Orta yaş krizinin eşiğindeki Theo Conroy, genç ve göz önünde bir aktris olan eşi Susanna ile uzun süredir sarsıntılı bir evlilik sürmektedir. Kıskançlıklar, geçmişten gelen sırlar ve güven problemleri ilişkilerini yavaş yavaş tüketmiştir. Bu çatlakları onarmak umuduyla, çift küçük kızları Ella ile birlikte gözlerden uzak, sessiz sakin bir bölge olan Galler kırsalına gitmeye karar verir.

Başlangıçta her şey yolundadır. Doğayla iç içe geçirilen zaman, aile bağlarını kuvvetlendirmeye başlamış gibidir. Ancak konakladıkları eski taş ev, sanki kendi içindekileri dışa vurmaya başlar. Zamanın ve mekânın kuralları bozulur, aynalar yansımaları değil karanlık sırları gösterir, kapılar açıldığında geçmişin hayaletleriyle yüzleşilir. Theo, evin tuhaf yapısını ve içine sinen uğursuzluğu fark ettikçe hem kendisinden hem de eşinden şüphe duymaya başlar.

Susanna’nın da sakladığı karanlık bir geçmişi olduğunu anlayan Theo, gerçek ile hayal arasında sıkışmış bir şekilde kendini hem evliliğini kurtarmaya hem de aklını korumaya çalışırken bulur. Ancak Galler’in sisli tepelerinde gerçekler kolay kolay ortaya çıkmaz, özellikle de evin kendisi onları saklamakta bu kadar kararlıysa…

Kimin ne sakladığı, geçmişin ne kadar peşlerini bırakmadığı ve evin karanlık gücünün neye hizmet ettiği, zamanla çözülmeye başlayacak ve bu sessiz tatil, bir ailenin hem yüzleşme hem de çözülme hikayesine dönüşecektir.