Japonya’da iç savaşın en kanlı dönemlerinden biri yaşanmaktadır: Boshin Savaşı. İmparatorluk ordusu, son direniş noktalarını yok etmek için hızla ilerlerken, bir kaleye sığınmış bir grup mahkûm, kaderin kendilerine sunduğu son şansı değerlendirmek zorundadır.

Bu mahkûmlar, ölüm cezasına çarptırılmış, geçmişleri suç ve ihanetle dolu insanlardır. Ancak artık hayatlarını kaybedecekleri idam sehpası yerine, ellerinde kılıç ve tüfeklerle bir savaşın ortasındadırlar. İmparatorluk ordusunun gölgesi üzerlerine düşerken, bu umutsuz adamlar kendilerini affettirebilmek için kaleyi savunmaya karar verirler.

Grubun lideri, eski bir samuray olan ve onurunu kaybettiği için idama mahkûm edilen bir savaşçıdır. Yanında, ustalaştığı hırsızlık becerilerini hayatta kalmak için kullanmaya alışkın bir yankesici, hainlikle suçlanan eski bir şogun askeri, öldürdüğü adamların sayısını bile hatırlamayan bir suikastçı ve toplum tarafından dışlanmış diğer mahkûmlar vardır.

İmparatorluk ordusu sayıca ve silah bakımından üstün olsa da, bu mahkûmlar kaybedecek hiçbir şeyleri olmadığı için korkusuzca savaşmaya hazırdırlar. Kaledeki tuzakları, gizli geçitleri ve savunma sistemlerini kendi avantajlarına çevirerek düşmanı yavaşlatmaya çalışırlar. Ancak zaman ilerledikçe ve savaşın şiddeti arttıkça, içlerinden bazıları eski günahlarının bedelini ödemek zorunda kalacaktır.

Sonunda bu savaş, sadece bir kaleyi savunmakla ilgili değildir. Bu, geçmişin gölgeleriyle yüzleşme, affedilme ve belki de ölmeden önce son bir kez onur kazanma mücadelesidir. Kılıçlar çekildiğinde ve savaş başladığında, bu mahkûmlar artık sadece suçlu değil, tarih tarafından hatırlanacak savaşçılar olacaktır.