I. Dünya Savaşı'nın en kanlı dönemlerinden birinde, 1917 yılında, iki genç İngiliz askerine insanüstü bir görev verilir. Kıdemsiz Onbaşı Schofield ve Blake, düşman hattının derinliklerine sızarak hayati bir mesajı ulaştırmak zorundadır. Bu mesaj, farkında olmadan bir Alman tuzağına doğru ilerleyen 1.600 İngiliz askerini geri çağıracak ve hayatlarını kurtaracaktır. Bu askerler arasında Blake’in abisi de bulunmaktadır, bu da görevi Blake için kişisel bir mücadeleye dönüştürür.

Görev, zorluklarıyla bir ölüm kalım yolculuğuna dönüşür. Schofield ve Blake, zamanla yarışırken, insanlığın sınırlarını zorlayan bir dizi engelle karşılaşır. Tehlikeli arazi, pusu dolu ormanlar, yıkılmış köyler ve sürekli tetikte bekleyen düşman askerleri, her adımlarında ölümle yüzleşmelerine neden olur. Gözlerini hedeflerinden ayırmadan ilerlemek zorunda olan bu iki asker, hem fiziksel hem de duygusal olarak sınırlarının ötesine geçer.

Yol boyunca karşılaştıkları diğer askerler, savaşın acımasız gerçekliğini gözler önüne sererken, kahramanlarımız arasındaki dostluk daha da derinleşir. Blake, abisini kurtarma azmiyle motive olurken, Schofield kendi korkularıyla ve hayatta kalma içgüdüsüyle yüzleşir. İkilinin yolculuğu, savaşın anlamsızlığı ve insan ruhunun direnme gücü üzerine güçlü bir anlatı sunar.

Film, gerçek zamanlı çekim tekniğiyle izleyiciyi savaşın içine çekerken, sinematografisi ve duygusal yoğunluğuyla büyüler. Gerilim, umut ve fedakarlık dolu bu hikaye, savaşın hem bireysel hem de kolektif üzerindeki yıkıcı etkisini güçlü bir şekilde yansıtır. Schofield ve Blake’in görevi, sadece askerlerin hayatlarını kurtarmak değil, aynı zamanda insan ruhunun dayanıklılığını kanıtlayan bir destandır.