Willow Ormanı Miras Alıyor… Peki, Ne Yapacak?

Willow, yıllardır görüşmediği gizemli halası Alwina’dan tüm bir ormanı miras aldığında, aklında tek bir soru belirir: Bir insan koca bir ormanla ne yapar ki?

Ancak bu miras sadece ağaçlarla sınırlı değildir. Willow, ormanın tam kalbinde, çatısı eğri büğrü küçük bir kulübe ve beklenmedik bir sırrı da devralır: cadılık.

Alwina, kasabanın tuhaf kadını olmaktan çok daha fazlasıdır. O, ormanın koruyucusu ve güçlü bir cadıdır. Şimdi onun tüm bilgeliği, büyüleri ve gizemleri Willow’a kalmıştır. Ama Willow’un kafası karışıktır. Böyle bir mirası kabul etmek, sadece bir ormanı değil, kendi kaderini de sahiplenmek anlamına gelir.

Ancak orman, görmezden gelinmeyi sevmez. Toprağın altında uyuyan büyü uyanmaya başlamıştır bile. Ağaçlar fısıldıyor, eski semboller parıldıyor, geçmişle bugünü birbirine bağlayan sırlar birer birer ortaya çıkıyordur. Willow, istemese bile bu dünyaya çekilmektedir.

Karşısında iki yol vardır:
Ya her şeyi arkasında bırakıp sıradan hayatına dönecek…
Ya da kendi içindeki gücü keşfederek Alwina’nın yarım bıraktığı kadim görevi devralacaktır.

Bu, kendini keşfetmenin, kaderle yüzleşmenin ve köklerin bazen kan bağından çok daha derin olduğunu anlamanın hikâyesidir.