Chuck Dixon’ın 2014’te yayımlanan “Levon’s Trade” romanından uyarlanan bu aksiyon dolu hikâye, geçmişin gölgesinde sessiz bir hayat sürmeye çalışan bir adamın, adalet arayışı uğruna yeniden karanlığa adım atışını konu alıyor.

Levon Cade, bir zamanlar Kraliyet Deniz Komandosu olarak dünyanın en tehlikeli bölgelerinde görev almış, savaşın acımasız yüzünü yakından tanımış bir askerdir. Artık geride bırakmak istediği bu hayattan uzaklaşarak, küçük bir kasabada inşaat işçisi olarak çalışmakta, kızıyla birlikte sessiz, sade bir yaşam sürdürmektedir. Ancak Levon’un huzurlu hayatı, bir sabah işvereninin genç kızı Jenny’nin ortadan kaybolmasıyla altüst olur.

Yetkililerin kayıtsızlığı ve açıklanamayan sessizlik, Levon’un içindeki eski savaşçıyı uyandırır. Jenny’nin organize bir insan kaçakçılığı çetesinin eline düştüğünü öğrendiğinde, onu kurtarmak için kendi yöntemlerini devreye sokar. Takip ettiği ipuçları, Levon’u ABD’nin güneyinden Orta Amerika’ya kadar uzanan karanlık bir ağın içine çeker. Bu ağ sadece adi suçlularla değil, aynı zamanda hükümetin gizli servislerine bağlı yozlaşmış ajanlarla da örülmüştür.

Levon’un bir zamanlar savaş alanlarında geliştirdiği ölümcül becerileri ve içgüdüleri, onu bu savaşta avantajlı kılsa da, her yeni adımda daha tehlikeli ve karmaşık bir komployla yüzleşmek zorunda kalır. Kurbanların sessizliğine karşı bir ses, sistemin adaletsizliğine karşı bir öfke haline gelen Levon Cade, bu kirli düzene karşı tek başına savaşacaktır.

Bu film, adaletin peşinde koşan yalnız bir adamın kişisel intikam yolculuğunu, aksiyon ve gerilimle harmanlayarak izleyiciyi vicdan, aile, sadakat ve intikam gibi temalarla yüzleştiriyor. Levon Cade karakteri ise modern bir anti-kahraman olarak, seyircinin kalbinde derin izler bırakıyor.