Yalnızlığına alışmış, sakin ve içine kapanık bir hayat süren Nate – tam adıyla Nathan Caine – çevresine uyum sağlamakta zorlanan, fazlaca sıradan biri gibi görünür. Ancak Nate’in bedeninde onu sıra dışı yapan bir sır gizlidir: Nadir rastlanan bir genetik bozukluk nedeniyle fiziksel acıyı neredeyse hiç hissetmemektedir. Bu hastalık, hayatı boyunca ona sorunlar yaratmış, onu hem tehlikelerden koruyan içgüdülerden hem de insanlarla kurduğu empati bağlarından mahrum bırakmıştır.

Ancak bu yalnız adamın hayatı, bir gün tanıştığı hayat dolu bir kadınla, hayallerindeki sevgiliyle değişir. Kadın, Nate’e sadece bir ilişki değil, hayata yeniden bağlanma umudu da verir. Derken, bu umut dolu günler, bir banka soygunu sırasında kabusa dönüşür. Sevgilisi, soyguncular tarafından rehin alınır ve polisin eli kolu bağlı kalırken, Nate’in içindeki gizli güç uyanmaya başlar.

Artık fiziksel acıya karşı bağışıklığı, Nate’in laneti değil, silahıdır. Acı eşiği olmayan bu adam, rehinelerin arasından sevdiği kadını kurtarmak için ölümcül bir plana girişir. Yumruklar, bıçaklar, kurşunlar... Hepsi ona işlemez. Nate, sevdiği kadının hayatını kurtarmak için kendi acı eşiğini aşan bir kahramana dönüşecektir.

Gerilim, aksiyon ve duygusal dönüşümün iç içe geçtiği bu film, süper kahraman filmlerinin alışıldık formüllerinden uzak, daha kişisel ve dokunaklı bir hikâye sunuyor. Nathan Caine’in fiziksel acıya karşı bağışıklığı, bir süper güçten ziyade, aşk uğruna kullanacağı son şansıdır.