Havai'nin tropik sıcaklığı ve okyanusun sonsuz maviliği arasında yaşayan küçük bir kız çocuğu, dışarıdan bakıldığında cennet gibi görünen bu adada içsel bir fırtınayla boğuşmaktadır. Ailesinin dağılmasıyla parçalanmış bir dünyada yapayalnız kalan bu asi ruhlu kız, öfkesini ve kırgınlığını bastırmak için kendini dalgaların kucağına atar. Sörf tahtası onun kaçış bileti, çizim defteri ise kimseye söyleyemediklerini fısıldadığı bir sığınaktır. Günlerini sosyal hizmet görevlilerinin dikkatinden kaçmaya çalışarak, kendi başına ayakta kalmaya çalışarak geçirir. Sevgiye aç ama bir o kadar da kırılgan kalbi, hâlâ bir bağ kurabileceği birini beklemektedir.

Ta ki, bir gece yıldızlarla dolu gökyüzü yırtılıp da gökten yere bir şey düşünceye kadar...

Gizemli bir çarpışmayla adaya iniş yapan bu varlık, görünüşte küçük, mavi ve oldukça çılgın bir yaratıktır. Ancak o sadece tatlı bir yüzden ibaret değildir. Evrenin dört bir yanında aranan, laboratuvar ürünü bir deneydir: Kontrolsüz gücü, hiperaktif yapısı ve yıkıcı doğası yüzünden galaktik düzen için büyük bir tehdittir. Ancak bütün bu kaosun ardında, o da tıpkı küçük kız gibi, kabul edilmek ve sevilmek isteyen bir varlıktır.

Kader onları bir araya getirdiğinde, bu karşılaşma hem kızın hem de uzaylının hayatında geri dönüşü olmayan bir değişimi başlatır. Uzaylı, kimliğini gizleyebilmek için kendini sevimli bir evcil hayvan gibi tanıtır. Ancak onun varlığı, çok geçmeden adadaki sessizliği bozar. Evin altını üstüne getiren kovalamacalar, birbirinden tuhaf yaratıklar, kafası karışık hükümet ajanları ve galaktik polis güçleriyle dolu bir çılgınlık baş gösterir.

Ancak tüm bu karmaşanın ortasında, gerçek bir dostluğun ve aile olmanın ne demek olduğu, ikisinin de yavaş yavaş kalbine yerleşir. Çünkü bazen, en beklenmedik yerlerden gelenler, en derin yaralarımıza merhem olabilir.