“Adanış: Kutsal Kavga”, İstanbul’un fethinin ardından tarih sahnesine çıkan kadim bir sırrın, bu sırrı korumaya ant içmiş gizli bir teşkilat ile onu ele geçirmek isteyen karanlık bir hanedanın nefes kesen mücadelesini konu alır.

1453… İstanbul düşer, bir çağ kapanır, bir çağ açılır. Ancak fetihle birlikte yalnızca surlar değil, yüzyıllardır gizlenen kutsal bir haritanın da dengesi bozulur. Bu harita, hem maddi hem de manevi bir gücün anahtarını taşımaktadır. Haritanın ikiye bölünmüş olması, onu daha da tehlikeli kılar: Bir yarısı Avrupa’nın derinliklerindeki soylu Julius Ailesi’nin elindeyken, diğer yarısı “Adanmışlar” adıyla bilinen Türk kökenli gizli bir topluluğun korumasındadır.

Adanmışlar, İstanbul’un fethiyle birlikte Osmanlı içinde sessizce örgütlenen, bu kutsal sırrın yanlış ellere geçmesini engellemekle görevli bir yapıdadır. İnanç, sadakat ve fedakârlık üzerine yemin etmiş bireylerden oluşan bu teşkilat, görünürde sıradan insanlardır ama gölgeler içinde yürürler.
Onların karşısındaysa, Julius Ailesi’nin soyundan gelen, her türlü etik değer ve insanlık sınırını hiçe sayan bir güç vardır. Zamanla bu aile, sadece haritayı değil, haritanın gösterdiği yerde yatan “güç”ü ele geçirerek tüm dünyayı yeniden şekillendirmeyi amaçlayan bir karanlık tarikat haline gelir.

Kader, iki tarafı yeniden karşı karşıya getirir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan gizli bir tarih boyunca, haritanın izini süren Adanmışlar, her kuşakta yeni bir kahraman çıkarır.
Günümüzde ise, haritanın iki yarısının birleşmesine ramak kala, Adanmışlar’ın genç bir üyesi ve Julius Ailesi’nin varisi, geçmişin gölgesinde ölümcül bir satranç oyununa sürüklenir.

“Sır, sadece onu saklayanları değil… ona dokunan herkesi değiştirir.”
İnanç ile hırs, sadakat ile ihanet, tarih ile kehanet arasındaki bu savaşta kazanan yalnızca hayatta kalan değil… inancını kaybetmeyen olacaktır.