Dane Jensen, Chicago'da başarılı bir kariyer peşinde koşan, işkolik bir personel avcısıdır. Hayatı, kariyerine odaklanarak mükemmel bir noktaya ulaşma arzusuyla şekillenmiştir. Şirketinin patronu emekliye ayrılacağını açıkladığında, Dane için büyük bir fırsat doğar. Ancak bu fırsat, şirketin bir diğer yetenekli çalışanı Lynn Vogel ile arasında kıyasıya bir rekabete yol açar. Şirketin liderlik pozisyonu için her iki taraf da tüm yeteneklerini ve azimlerini ortaya koyarken, Dane kendisini kariyerinin en önemli savaşına hazırlanırken bulur.

Tam bu sırada, Dane’in kişisel hayatında şok edici bir gelişme olur. 10 yaşındaki oğlu Ryan’a kanser teşhisi konur. Dane’in öncelikleri, profesyonel başarı arayışı ile ailesine duyduğu sorumluluk arasında kalır. Kariyerinde ilerlemek için gereken fedakârlıklar, eşi ve oğluyla geçirmesi gereken zamanla çelişir. Ryan’ın tedavi süreci ve ailenin yaşadığı zorluklar, Dane’e hayattaki asıl değerleri yeniden gözden geçirme fırsatı sunar.

Bu süreçte Dane, yalnızca bir baba ve eş olarak sorumluluklarını değil, aynı zamanda hayatında iş ve aile dengesini nasıl kurması gerektiğini de sorgulamaya başlar. Lynn Vogel ile arasındaki rekabet sürerken, Dane için başarı kavramı anlam değiştirir. Kariyer basamaklarını tırmanma hırsı ve ailesine duyduğu sevgi arasında yaptığı seçimler, hikâyeyi duygusal bir derinliğe taşır.

Film, hayatta önceliklerimizi nasıl belirlediğimizi, aile bağlarının önemini ve başarı ile mutluluk arasındaki hassas dengeyi dokunaklı bir şekilde ele alıyor. Gerard Butler’ın güçlü performansı ve Willem Dafoe, Alison Brie gibi usta oyuncuların desteğiyle hikâye, izleyicilere hem ilham verici hem de düşündürücü bir deneyim sunuyor.