Türk akademisyenler Şevket ve Perihan, Mısır'ın büyüleyici antik topraklarında yıllardır süren kazı çalışmalarıyla tarihin derinliklerine ışık tutmaya çalışmaktadır. Efsanevi bir firavuna ait olduğu düşünülen ve 4000 yıllık bir geçmişe sahip olan nadir bir heykeli gün yüzüne çıkarmalarıyla, bilim dünyasında büyük bir yankı uyandırırlar. Şevket ve Perihan, arkeolojik etik kurallarına uygun şekilde heykeli Mısır yetkililerine teslim ederken, bu keşfin hem akademik hem de kültürel anlamda ne kadar önemli olduğunun farkındadırlar.

Ancak heykelin tesliminden kısa bir süre sonra, Mısır müzesindeki korunaklı odadan çalındığı haberi yayılır. Bu çalınma olayı, hem Mısır hükümetini hem de uluslararası arkeoloji camiasını derinden sarsar. Şevket ve Perihan, kendilerini beklenmedik bir şekilde bu karmaşanın ortasında bulur. Mısır polisi ve Interpol tarafından sorgulanırken, masumiyetlerini kanıtlamak ve heykelin peşine düşen karanlık bir grubun planlarını ortaya çıkarmak zorunda kalırlar.

İzler, Şevket ve Perihan'ı Mısır'ın büyülü sokaklarından İstanbul'un tarihi semtlerine götürür. Kaçakçılar, antika tüccarları ve tehlikeli yeraltı dünyasıyla karşı karşıya kalan ikili, heykelin yalnızca bir sanat eseri değil, aynı zamanda antik bir sırra açılan kapı olduğunu öğrenir. Heykelin üzerindeki gizemli semboller, Firavun döneminden kalma kayıp bir tapınağın yerini işaret etmektedir ve bu bilgi paha biçilemezdir.

Mısır’dan İstanbul’a uzanan bu macera, hem tarihi dokulara hem de modern entrikalara tanıklık ederken, Şevket ve Perihan için bir zaman yolculuğu kadar tehlikeli bir kovalamacaya dönüşür. Onlar, bu paha biçilmez eseri kurtararak insanlık tarihine geri kazandırmaya çalışırken, kendilerini tarihin karanlık sırlarını açığa çıkaran bir bulmacanın tam ortasında bulurlar. Bu süreçte hem dostlarına hem de birbirlerine olan güvenlerini sınamaları gereken bir yolculuk onları beklemektedir.