Layla, gözlerden uzak, geleneksel değerlerin hâkim olduğu Hristiyan bir dağ köyünde, ailesiyle birlikte yazı geçiren genç bir annedir. Dışarıdan bakıldığında model bir eş, fedakâr bir anne ve toplumun beklentilerine kusursuz uyum sağlayan bir kadındır. Ancak sessizlikle örülmüş bu hayat, Layla’nın iç dünyasında derin bir boşluk ve bastırılmış arzularla doludur.

Bir gün, tesadüfi bir karşılaşma her şeyi değiştirir. Yolunu kaybetmiş bir Fransız gezgin, Layla’nın durağan hayatına aniden girer. Bu yabancı; farklı bir dil, farklı bir dünya ve bambaşka bir bakış açısı getirir. Aralarında gelişen sade ama yoğun diyaloglar, Layla'nın yıllardır sorgulamadan kabullendiği rollerini çatırdatmaya başlar.

Bu karşılaşma, Layla için sadece bir insanla değil, kendi benliğiyle, bastırılmış kimliğiyle bir yüzleşmedir. Aşk ya da sadakatin ötesinde, bu hikâye bir uyanışın, kadının kendi sınırlarını fark etmesinin ve özgürlük fikriyle ilk kez temas etmesinin öyküsüdür.

"Layla", patriarkal yapının gölgesinde kalan kadınlık deneyimini, doğanın dinginliğiyle ve içsel bir isyanın sessiz ama güçlü yükselişiyle anlatan çarpıcı bir dramdır.