Arthur, her zamankinden daha coşkulu ve heyecanlıdır. O gece, ayın onuncu evresine şahit olacak ve bu, onun en sonunda Minimoyların büyülü dünyasına geri dönerek Selenia ile kavuşacağı anlamına gelmektedir. Bu özel anı kutlamak için Minimoylar büyük bir şölen düzenlemektedir. Danslar, müzik ve neşeyle dolu bir gece Arthur'u beklemektedir. Ancak bu mutlu an, aniden gölgelenir.

Arthur’un babası, büyükannesinin evindeki tatillerini yarıda kesmek zorunda olduklarını açıklamak için tam da bu günü seçmiştir. Arthur, hayal kırıklığına uğrasa da gitmeden önce son bir kez bahçeye çıkmaya karar verir. İşte tam o anda, küçük ama ürkütücü bir ziyaretçiyle karşılaşır: Bir örümcek! Ancak bu sıradan bir örümcek değildir; çünkü pençelerinde minik bir pirinç tanesi taşımaktadır. Üzerinde yalnızca üç harf yazılıdır: S.O.S.

Arthur, bu yardım çağrısının ne anlama geldiğini hemen anlar: Selenia tehlikede! Hiç vakit kaybetmeden harekete geçer ve Minimoyların dünyasına geri dönmek için tehlikeli geçitten geçmeye karar verir. Ancak bu yolculuk, hiç de kolay olmayacaktır. Önünde sayısız engel ve tehdit vardır. Max’in Kafa Koparan Barı’na uğrayarak bilgi toplamaktan, Kröb’ün korkutucu ordusuyla çarpışmaya, Betameche’i kurtarmaktan, farelerle, kurbağalarla ve dev tüylü örümceklerle savaşmaya kadar birçok tehlikeye atılmak zorundadır.

Arthur, sonunda Minimoyların köyüne vardığında beklenmedik bir gerçekle karşılaşır: Hiç kimse ondan yardım istememiştir. Köyde her şey yolundadır ve Selenia, bir tehlike içinde olmadığını söyler. Peki ama o zaman S.O.S. mesajını kim ve neden göndermiştir? Arthur, farkında olmadan kurnazca planlanmış bir tuzağa mı düşmüştür?

Bu hain planın arkasındaki gizemli düşman kimdir? Arthur’un sadece zekâsı ve cesareti değil, aynı zamanda sezgileri de bu defa sınanacaktır. Gerçek tehdidi ortaya çıkarmak için savaşmak zorunda olan genç kahramanı, Minimoyların dünyasında şimdiye kadar karşılaştığı en büyük tehlike beklemektedir.