18.yüzyılın sonlarına doğru İngiltere'nin kırsal bir bölgesinde geçen hikâye, dönemin sınıf ayrımları ve toplumsal beklentileri gölgesinde beş kız kardeşin yaşamına odaklanır. Bennet ailesinin annesi, hayatını kızlarını uygun ve varlıklı eşlerle evlendirerek güvence altına alma fikrine adamıştır. Zira ailenin mal varlığı, erkek varis bulunmaması nedeniyle kızlara değil, uzak bir akrabaya miras kalacaktır. Bu durum, anneleri için evliliği yalnızca bir aşk meselesi değil, aynı zamanda hayatta kalma stratejisi haline getirir.

Kız kardeşler arasında en dikkat çekici olan Elizabeth (ya da kısaca Lizzie), zeki, özgür ruhlu ve güçlü bir karakterdir. Geleneksel evlilik anlayışına mesafeli duran Elizabeth, aşkı, entelektüel uyumu ve saygıyı temel alan bir ilişki düşler. Babası Mr. Bennet da bu konuda ona destek olur; kızının zekasını ve iradesini takdir eder.

Kasabaya taşınan genç ve zengin bekar Bay Bingley ve onun daha mesafeli, gururlu dostu Bay Darcy'nin gelişiyle Bennet ailesinin hayatı değişmeye başlar. Jane, nezaketi ve güzelliğiyle Bingley'nin ilgisini çekerken, Elizabeth ise ilk başta kibirli ve soğuk bulduğu Bay Darcy ile çatışmalar yaşar. Ancak zamanla ön yargılar, sınıf farkları ve kişisel gururlar sorgulanmaya başlanır. Elizabeth ve Darcy arasındaki gerilim, hem romantik bir çekime hem de bireysel olgunlaşmaya dönüşür.

Film, dönemin sosyal yapısını, kadınların toplumdaki yerini ve bireysel irade ile geleneksel zorunluluklar arasındaki çatışmayı ustalıkla işler. Aile bağları, aşk, gurur ve önyargı gibi evrensel temalar etrafında gelişen bu anlatı, karakterlerin içsel dönüşümleriyle derinlik kazanır. Özellikle Elizabeth’in kendi değerlerini ve duygularını keşfetme süreci, anlatının merkezinde yer alır ve izleyiciye güçlü bir kadın portresi sunar.