Türkiye'nin karanlık bir distopya döneminde geçen "Anten," devletin tek yönlü iletişim kanalları üzerinden kontrol sağladığı bir toplumda geçmektedir. Başkarakter Mehmet, inşaat alanlarının ortasında güvenlik görevlisi olarak çalıştığı apartmana ulaşmak için her gün yürümekte ve sıradan bir yaşam sürmektedir. Ancak, bir gün belediyenin apartmana yeni bir anten yerleştireceğini öğrenir.

Anteni kurmaya gelen belediye görevlisinin dikkatsizliği sonucunda düşmesiyle birlikte, Mehmet’in gerçeklik algısı hızla bozulmaya başlar. Antenin sinyalleri, apartman sakinleri üzerinde beklenmedik etkiler yaratırken, bu durum Mehmet’in yaşamını da tehdit etmeye başlar. Anten, sadece bir iletişim aracı olmaktan çıkar ve Mehmet’in yaşadığı dünyada tuhaf bir varlık olarak şekillenmeye başlar.

Mehmet, apartmanındaki sakinlerin giderek daha tuhaf davrandığını fark ederken, kendisini bir dizi gizemli olayın içinde bulur. Anten ve ondan yayılan sinyallerin ardındaki gizemi çözmeye karar veren Mehmet, bu tuhaf varlığın peşine düşer. Araştırması derinleştikçe, hem kendi geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır hem de toplumun derinlerinde yatan karanlık sırlarla karşılaşır.

Yavaş yavaş, devletin gerçekleri manipüle etme biçimi, bireylerin hayatlarını nasıl etkilediğini anlamaya başlar. "Anten," bireysel özgürlükler, toplum üzerindeki baskı ve gerçeklik algısının kaybı temalarını işlerken, izleyicilere distopik bir dünyanın kapılarını aralıyor. Mehmet’in, bu karanlık ortamda kendi kimliğini ve gerçekliğini bulma çabası, film boyunca sürükleyici bir gerilim yaratır.

Film, izleyiciyi bilinmezliklerle dolu bir yolculuğa çıkarırken, iletişimin gücünü ve toplumsal denetimin ne denli tehlikeli olabileceğini sorguluyor. Sonuç olarak, Mehmet’in yaşadığı bu distopik evrende, insanın özgürlüğü ve bireyselliği üzerine derinlemesine düşünmeye sevk eden bir hikaye sunulmaktadır.