Yetmiş yaşındaki eski öğretmen Blaga, kısa bir süre önce eşini kaybetmiş, ahlaki değerlere sıkı sıkıya bağlı, dik duruşlu bir kadındır. Hayatını boyunca dürüstlük ve doğruyu savunmayı ilke edinmiştir, ancak bir gün telefon dolandırıcılarının kurbanı olur ve eşinin mezarı için biriktirdiği parayı kaybeder. Bu travmatik kayıp, onun hem güvenini sarsar hem de öfkesini körükler. Blaga, bir yandan bu adaletsizliği kabullenmeye çalışırken, bir yandan da içine düştüğü umutsuzluğun etkisiyle kendi ahlaki sınırlarını sorgulamaya başlar.

Dürüst bir hayatın sonunda böylesi bir haksızlığa uğramış olmanın ağırlığıyla, Blaga kendini yeniden keşfetmeye çalışır, ancak içindeki adalet arayışı, onu tahmin ettiğinden çok daha karanlık bir yola sürükleyebilir. Bu olay, yılların şekillendirdiği değerlerini sorgulamasına, hatta belki de bu değerlerden uzaklaşmasına neden olur. Blaga, intikam arayışı ve hayatında ilk kez sınırları aşma dürtüsü ile yüzleşirken, geçmişinin gölgesinde, adaleti kendi elleriyle sağlamaya kararlı bir hale gelir.