Emekli askerî subay ve şimdilerde Askerî Tarih profesörü olan Caroline Upton, bir antika dükkanı sahibi olan Russell Carlisle’ın sıra dışı bir ricayla karşısına çıkmasıyla kendini geçmişin derinliklerine inen bir maceranın ortasında bulur. Russell, İkinci Dünya Savaşı sırasında görev yapmış bir ordu subayı olan Orin Newton’a ait değerli kişisel eşyaları, Noel'den önce onun ailesine ulaştırmayı ummaktadır. Bu eşyalar arasında Orin’in şık tören üniforması, savaş madalyaları ve savaştan döneceği umuduyla ona mektuplar yazan sevgilisi Alice’ten gelen aşk dolu bir mektup yığını bulunmaktadır.

Caroline ve Russell, bu anıları ait oldukları yere geri götürmek için Orin Newton’ın izini sürmeye karar verir. Üniformasındaki epauletler ve madalyalardaki işaretler onları ilk ipuçlarına yönlendirir. Ancak araştırma, Orin’in savaştayken esir düştüğünü ve kayıp olarak (MIA) listelendiğini keşfettiklerinde zorlu bir hal alır. Bu noktada, Caroline ve Russell, Orin’in mektuplarına dönerek daha fazla ipucu aramaya başlar. Mektuplardaki sözcükler arasında, Alice’in yazdığı sevgi dolu satırlarda saklı olabilecek bir yol haritası ararlar.

İkili, Orin’in savaştan sağ çıkıp çıkmadığını ve Alice’e geri dönüp dönemediğini öğrenmek için zorlu bir duygusal yolculuğa çıkar. Mektuplar, sadece savaşın değil, aynı zamanda iki insanın arasındaki kopmaz bağın da izlerini taşır. Caroline ve Russell, bu hikayeyi çözmeye çalışırken, kendilerini tarihin içinde dokunaklı ve güçlü bir aşk hikayesinin tanıkları olarak bulurlar. Her adımda daha fazla detay ortaya çıkarken, bu yolculuk onların sadece Orin ve Alice hakkında değil, kendi yaşamlarında da önemli dersler öğrenmelerine vesile olur.

Zaman daralırken, Orin’in hikayesinin nasıl sonuçlandığını bulmak için çabalarını artırırlar. Noel yaklaşırken, bu duygusal görev, yalnızca geçmişteki bir kaybı onurlandırmakla kalmaz, aynı zamanda tarih ve sevginin gücüne olan inançlarını yeniden pekiştirir.