Doktora öğrencileri, yedi yıldır sürdürdükleri zorlu programı tamamlamanın ya da bir gecede mezuniyet şansı yakalamanın cazibesi arasında kalırlar. Fakat bu ikinci seçenek, masum bir fırsat gibi görünmekten çok uzaktır. Mezuniyetlerini erken elde etmek için tek yapmaları gereken, şehirde kötü bir üne sahip, lanetli bir evde bir gece geçirmektir. Ancak bu teklif, göründüğünden çok daha büyük bir tehlike barındırır.

Efsaneye göre, bu ev geçmişte gizemli ölümler ve açıklanamayan olaylarla doludur. Girenlerin çoğu ya bir daha asla görünmez ya da çıldırmış halde bulunur. Akademik kariyerlerinin doruğuna ulaşmak için bu tehlikeye atılan öğrenciler, kısa sürede yaptıkları seçimin bedelini anlamaya başlarlar. Gece ilerledikçe, evin karanlık sırları ortaya çıkar ve her biri, kendi korkuları ve geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalır.

Ev, yalnızca fiziksel bir tehdit değil, aynı zamanda zihinsel bir labirenttir. Her oda, onları geçmişin travmalarıyla, pişmanlıklarla ve bastırılmış korkularla yüzleşmeye zorlar. Bazıları bu psikolojik baskıya dayanamayıp delirme noktasına gelirken, diğerleri evin daha somut tehlikeleriyle karşı karşıya kalır: aniden kapanan kapılar, fısıldayan duvarlar ve görünmeyen varlıkların nefesi.

Öğrenciler arasında gerginlik tırmandıkça, ittifaklar kurulur ve bozulur. Her biri mezuniyet ve hayatta kalma arasında seçim yapmaya zorlanır. Ancak evin kendisinin de bir niyeti vardır: sakinlerine asla kaçma şansı tanımamak. Öğrenciler, hayatta kalabilmek için hem akıllarını hem de cesaretlerini kullanmalı ve evi kontrol eden kötülüğün kaynağını ortaya çıkarmalıdır.

Bu bir gecelik sınav, sadece akademik kariyerlerinin değil, aynı zamanda ruhlarının da sınandığı bir mücadeleye dönüşür. Kimileri diplomanın bedelini hayatlarıyla öderken, kimileri hem mezuniyet hem de özgürlük için savaşmak zorunda kalır. Ancak bir şey kesindir: Bu gece, kimse için unutulmayacaktır.