Dünyanın en büyük, en güzel ve aynı zamanda en tehlikeli mağarası olan Esa-ala Mağaraları, Güney Pasifik’te yer almaktadır. Yeryüzünün henüz keşfedilmemiş sırlarını barındıran bu devasa sualtı labirenti, mağara dalgıçlarının hayalini süsleyen ama bir o kadar da korkutucu bir yer olarak bilinir.

Usta dalgıç Frank McGuire, yıllardır bu mağarayı araştırmakta, her bir köşesini haritalandırmaya çalışmaktadır. Kendini tamamen bu zorlu keşfe adamış olan Frank, sınırları zorlamaktan çekinmeyen cesur bir liderdir. Ancak bu seferki keşif gezisi diğerlerinden çok daha tehlikeli olacaktır.

Ekibi, zengin iş insanı ve bu keşfin finansörü Carl Hurley, Frank’in 17 yaşındaki oğlu Josh ve bir grup deneyimli dalgıçtan oluşmaktadır. Frank ve Josh arasındaki ilişki, her ikisinin de gururlu ve inatçı yapıları yüzünden sürekli çatışmalara sahne olur. Babasının yaşam tarzını bir türlü anlayamayan Josh, bu yolculuğa isteksizce katılmıştır.

Keşif esnasında beklenmedik bir tropikal fırtına patlak verir. Şiddetli yağışlar ve yükselen sular, mağaranın girişini tamamen kapatır. Dış dünyayla bağlantıları kopan ekip, hayatta kalma mücadelesine başlar. Şimdi tek çareleri, mağaranın derinliklerine inerek, denize çıkabilecek başka bir yol bulmaktır.

Esa-ala Mağaraları’nın karanlık tünelleri, sadece suyla değil, ölümcül tuzaklarla da doludur. Labirent gibi uzayıp giden geçitlerde ilerlerken, dar boğazlar, aniden çöken zeminler ve sonu gelmeyen sualtı mağaraları karşılarına çıkar. Her adımda umutları daha da tükenirken, korku ve panik aralarındaki ilişkileri sınar.

Frank, liderlik vasfını korumaya çalışırken, Josh ile ilişkisini yeniden değerlendirmek zorunda kalır. Hayatta kalma içgüdüsü ve babalık duygusu arasında sıkışıp kalan Frank, oğlunu bu cehennemden sağ çıkarmak için elinden geleni yapmaya kararlıdır.

Carl Hurley ise, başlangıçta bu keşfi sadece prestij için destekleyen bir iş insanı olarak görünse de, ölümle burun buruna gelmenin etkisiyle kendi sınırlarını zorlamak zorunda kalır. Gerçek karakteri, mağaranın karanlıklarında birer birer açığa çıkar.

Ekip, gün geçtikçe azalan oksijen ve erzaklarla birlikte umutsuzlukla mücadele eder. Her biri için sınavların en büyüğü başlamıştır. İnsanoğlunun doğaya karşı verdiği mücadelede, hayatta kalmak sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir savaşı da gerektirir.

Sonunda kendilerini kaçınılmaz bir soruyla karşı karşıya bulurlar: Kurtulmak mümkün müdür, yoksa bu karanlık mağara onların mezarı mı olacaktır? Bu sorunun cevabı, yalnızca mağaranın derinliklerinde gizlidir.