Yıllar süren yas ve yalnızlıktan sonra, dul bir anne olan Violet, sonunda yeniden hayata karışmaya karar verir. Hayatının büyük bölümünü oğlu ve kız kardeşine adayan Violet için, bu ilk randevu hem bir heyecan hem de endişe kaynağıdır. Şehir merkezindeki şık ve gösterişli bir restoranda buluşacağı adam, Henry, çevrimiçi tanıştığı gizemli ama kibar bir adamdır. Violet, gerginlikle gittiği bu buluşmada Henry’nin etkileyici gülümsemesi, zarif tavırları ve çekici görünüşü karşısında kısa sürede rahatlamaya başlar. Aralarında oluşan sıcak ve samimi hava, uzun zaman sonra Violet’ın yeniden bir başkasına güvenebileceğini hissettirmeye başlar.

Ancak bu huzur çok uzun sürmez.

Yemeğin ortasında Violet’ın telefonuna gelen isimsiz bir mesaj her şeyi altüst eder. “Ayağa kalkma. Hiçbir şey söyleme. Talimatları izle, yoksa oğlun ölür.” Şaşkınlıkla ekrana bakan Violet, bir an bunun bir şaka olduğunu düşünür, ama ardından gelen güvenlik kamerası görüntüleri her şüpheyi ortadan kaldırır. Kendi evine ait canlı bir video akışında, küçük oğlu evin salonunda çizgi film izlerken, arka planda kapüşonlu bir yabancı gölgeler arasında dolaşmaktadır. Mutfakta ise Violet’ın kız kardeşi—çocuk bakıcısı olarak yardım eden genç kadın—hiçbir şeyden habersiz bulaşık yıkamaktadır.

Paniklemek ister ama karşısındaki Henry’ye en ufak bir şey çaktırmaması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Yeni gelen mesajlar, Violet’a sanki bir oyun kuruyormuş gibi art arda görevler vermeye başlar: Çantasındaki çakmakla peçeteyi yak. Barmenin dikkatini dağıt. Restoranın arka kapısından kısa süreliğine çık. Her biri mantıksız ve tehlikeli görünen bu talimatlar, Violet’ı giderek daha büyük bir korkunun içine sürükler. Ama o, oğlunun hayatı için, her şeye rağmen itaat etmeye kararlıdır.