Nicolas, belirsiz bir gelecekte, hareketli bir adada ya da belki başka bir gezegende ya da bir rüyada yaşamaktadır. Çevresi, beyaz evlerle dolu bir köy ve kendi yaşındaki erkek ve kız çocuklarıyla çevrilidir. Adanın kumsalları, siyah kumlar ve volkanik taşlarla kaplıdır, bu da doğal güzelliğe ve egzotik bir hava katmaktadır.

Nicolas, okyanusta yaptığı bir gezinti sırasında adanın ötesine geçmeyi başarır ve burada yasaklı bir bölgeye rastlar. Bu bölgede, tüm kadınların saçı arkadan bağlı, düz beyaz elbiseler giymesi ve beyaz tenli olması yasaklanmıştır. Nicolas’ın annesi tarafından bu keşif yasaklanmış, ancak Nicolas merakına yenik düşer ve daha fazla keşif yapmaya karar verir.

Nicolas, yasaklı bölgede ilerledikçe, rahatsız edici birkaç görüntüye tanıklık eder. Gözleri, hemşire kıyafetleri giymiş kadınların bulunduğu bir hastane benzeri bina ile karşılaşır. İçeride, Nicolas ve diğer çocuklar üzerinde tıbbi müdahaleler yapılmaktadır. Hemşirelere benzeyen kadınlar, çocukların vücutlarına çeşitli tıbbi işlemler uygulamaktadır.

Bu deneyim, Nicolas’ın gerçeklik algısını sarsar ve merakını daha da artırır. Yasaklı bölgeye olan ilgisi ve orada karşılaştığı tıbbi müdahaleler, adadaki yaşamın ve çevrenin sırlarını ortaya çıkarmaya yönelik içsel bir çatışma yaratır. Nicolas, gördüğü rahatsız edici manzaraları ve yaşadığı bu sıra dışı olayları çözmek için araştırmalarına devam eder.

Bu süreçte, Nicolas’ın yaşadığı dünyayı, kendi kimliğini ve toplumun kurallarını sorgulamaya başlamasıyla, hem kişisel hem de toplumsal bir uyanış yaşar. Hemşirelerin uyguladığı tıbbi müdahalelerin arkasındaki gizemli gerçekleri çözmeye çalışırken, Nicolas, adanın ve kendisinin derin sırlarını keşfetmeye devam eder. Bu keşif yolculuğu, hem kendi varoluşunu hem de çevresindeki dünyayı anlaması açısından kritik bir dönüm noktası olur.