Hayatı bir dönüm noktasına gelmiş olan 25 yaşındaki Sophie Conway, yıllar önce arkasında bırakmak istediği küçük kasabaya geri döner. Gençliğinde kaçmak için can attığı bu yer, şimdi ona geçmişiyle yüzleşme zorunluluğu getirir. Kasabaya adım attığı andan itibaren, eskiden tanıdığı dostlar, eski sevgililer ve karmaşık bir ilişki içinde olduğu annesiyle tekrar karşı karşıya gelir.

Ancak Sophie'nin en derin bağlantıyı kurduğu kişi, beklenmedik şekilde, Alzheimer hastası Harry Pleasant olur. Harry, anılarını yitirmekte olan biri olarak Sophie'nin geçmişle olan hesaplaşmasını ayna gibi yansıtır. Sophie unutmak isterken, Harry hatırlamaya çalışır. Bu zıtlık, aralarında duygusal ve anlamlı bir bağ kurulmasına yol açar.

Sophie'nin kasabada geçirdiği zaman, yalnızca geçmişin acılarını değil, aynı zamanda kimliğini, aidiyetini ve affetmenin gücünü yeniden keşfetmesini sağlar. Bu duygusal yolculukta, hem kaybolan anıların hem de kaçırılan fırsatların peşine düşer. Sonunda Sophie, geçmişin yüklerini sırtından atıp geleceğe yürüyüp yürüyemeyeceğine karar vermek zorundadır.