1930’ların faşist İtalya’sında geçen bu dokunaklı hikâye, zeki, esprili ve yaşam dolu bir Yahudi olan Guido Orefice’in yaşamına odaklanıyor. Bir taşra kasabasına yerleşen Guido, kısa sürede güzeller güzeli öğretmen Dora’ya âşık olur. Toplumsal sınıf farklarına ve dönemin zorlu koşullarına rağmen büyük bir aşkın peşinden giderek evlenirler. Bu mutlu evlilikten bir de oğulları Giosuè dünyaya gelir.

Ancak hayatlarının bu en huzurlu döneminde, İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık gölgesi üzerlerine düşer. Almanya’nın İtalya’yı işgaliyle birlikte Yahudi oldukları için Guido, Dora ve küçük Giosuè, toplama kampına götürülür. Dora, Yahudi olmamasına rağmen ailesiyle birlikte gitmeyi seçer.

Kampın dehşet verici ortamında bile Guido, oğlunu psikolojik olarak koruyabilmek için yaratıcı bir yol bulur. Oğluna tüm yaşananların aslında büyük bir oyun olduğunu söyler. Kurallar nettir: Sessiz kalmalı, saklanmalı, ağlamamalıdır. Eğer oyunu başarıyla tamamlarsa, sonunda büyük ödül onu beklemektedir: Gerçek bir oyuncak tank.

Guido’nun bu sıra dışı fedakârlığı, oğlunun savaşın gerçeklerinden uzak, umut dolu bir dünya algısıyla hayatta kalmasını sağlar. Roberto Benigni’nin hem başrolünde oynayıp hem yönettiği film, insanlık trajedisinin ortasında bile mizah, sevgi ve fedakârlığın nasıl ayakta kalabileceğini gösteren unutulmaz bir başyapıttır.