Seattle’da bir TV istasyonunda muhabir olarak çalışan Lanie, hayatının kusursuz olduğunu düşünüyordu. Harika bir iş, şık bir ev, göz alıcı bir gardırop ve ideal bir sevgili… Hayatı tam da hayal ettiği gibi, kusursuz bir şekilde ilerliyordu. Ancak, bir gün sokakta karşılaştığı bir evsizin yaptığı kehanet, Lanie’nin bu mükemmel dünyasını altüst eder.

Adam, Lanie’ye hayatının aslında hiçbir anlamı olmadığını ve bir hafta içinde son bulacağını söyler. Başta bu sözlere inanmayan Lanie, evsizin diğer kehanetlerinin bir bir gerçekleştiğini gördükçe, hayatını yeniden gözden geçirmeye başlar. Yaşamak için sadece bir haftası kaldığına inanmaya başlayan Lanie, bu kısa süre içinde hayatın anlamını bulmaya ve kaçırdığı tüm deneyimleri yaşamaya karar verir.

Her şey zaten yeterince karmaşık değilmiş gibi, bu süreçte bir kameramanla arasında beklenmedik bir çekim oluşur. Lanie, bir yandan yaklaşan sonunu kabullenmeye çalışırken, diğer yandan da bu yeni duygularla başa çıkmaya çalışır. Hayatını dolu dolu yaşamak için harekete geçen Lanie, bu süreçte gerçek aşkı, yaşamın anlamını ve gerçekten önemli olan şeyleri keşfeder. Her gününü bir önceki günden farklı ve daha anlamlı kılmaya çalışırken, aslında mükemmel dediği hayatının ne kadar yüzeysel olduğunu anlar. Bu bir haftalık süreç, Lanie’nin hayatında unutulmaz bir dönüm noktası olacak ve ona gerçek mutluluğun ne demek olduğunu öğretecektir.