On yaşındaki Willow, hayal gücüyle dolu, meraklı bir çocuktur. Anne ve babası, kasabanın hemen dışında bulunan kadim bir ormanın kıyısında, eski bir malikanede yaşamaktadırlar. Willow, sık sık evlerinin penceresinden ormana bakar, oranın hem büyüleyici hem de ürkütücü havasına kapılır. Ancak, ormanın sakladığı sırların ne kadar derin ve tehlikeli olduğunu henüz bilmemektedir.

Willow, ebeveynlerinin gece yarısı gizlice evden çıkıp ormana doğru yürüdüklerini fark ettiğinde, içindeki merak dayanılmaz bir hal alır. Anne ve babasının bu gizemli yürüyüşlerinin sırrını çözmek için bir gece, sessizce peşlerine takılır. Kalbi hızla çarparken, onları ormanın karanlık ve yoğun ağaçlarının arasından takip eder.

Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe, hava ağırlaşır ve doğa adeta nefes almayı bırakır. Sonunda, anne ve babasının bir açıklığa vardığını görür. Orada, babasının tuhaf ve korkunç bir dönüşüm geçirdiğine tanık olur—onun vücudu aniden değişmeye, vahşi ve insan dışı bir şekle bürünmeye başlar. Willow, gözleri dehşetle büyürken bu korkunç manzarayı izler; babasının yüzü ve bedeni, karanlık bir yaratığa dönüşürken, annesi sessizce bu dönüşümü izlemektedir.

Willow, nefesini tutarak geri dönmeyi ve her şeyi unutmayı dener, ancak çok geçtir. Bu ürkütücü sahne, onun zihninde silinmez bir iz bırakır ve çok geçmeden, bu karanlık sırrın onu da içine çektiğini fark eder. Babasının bu dönüşümü, yalnızca onun ailesine değil, aynı zamanda Willow’un kendi kaderine de derinlemesine bağlı bir sırrın kapılarını aralar.

Willow, kendisini bir anda ailelerinin nesiller boyu taşıdığı karanlık bir lanetin ortasında bulur. Bu lanet, hem babasını hem de onu etkilemeye başlamış, ormanın kadim güçleriyle bağlantılı korkunç bir gerçekliği ortaya çıkarmıştır. Willow, hem kendi hayatını hem de ailesinin kaderini değiştirecek bir yola girer. Bu gizemli ve tehlikeli macerada, Willow sadece babasını değil, aynı zamanda kendisini de kurtarmak için korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır.