Bu hikâye, 1990'ların başında, Ege'nin kıyısındaki bir kasabada geçiyor ve Arifoğulları ailesinin çalkantılı hayatını konu alıyor. Arifoğulları ailesi, bir zamanlar kasabanın en zengin ve saygın ailesi olsa da, şimdi geçmişin ihtişamından çok uzak. Tarlaların çoğu satılmış, geriye sadece çürümek üzere olan eski bir zeytinyağı fabrikası kalmıştır. Ailenin reisi, 85 yaşındaki Arif Arifoğlu, artık işlerden elini çekmiş, hayatın geri kalanını aksi ve huysuz bir ihtiyar olarak geçirmektedir.

Azmi, Arif'in oğlu, hayatını babasının gölgesinde geçirmiş ve şimdi tek amacı, eski karısı Nevin'in kalbini yeniden kazanmaktır. Eski ilişkisini canlandırmak için mücadele ederken, ailedeki gerginliklere de baş etmeye çalışır. Diğer yandan, ailenin bir başka üyesi olan Kemal, kolay yoldan zengin olma hayalleri kurmaktadır. Hem maddi hem de duygusal olarak sıkışmış bir halde, karısı ve metresi arasında gelgitler yaşamaktadır. İki kadının arasındaki bu karmaşa, Kemal'in hayatında büyük sorunlar yaratır.

Ailenin en küçük üyesi olan Arif Ege, çocukluktan ergenliğe geçiş sürecindedir. İlk aşk deneyimleri ve gençliğin getirdiği sancılarla boğuşurken, ailesinin geçmişi ve şimdiki durumunun yarattığı baskıları da hissetmektedir. Onun saf duyguları ve hayalleri, ailedeki diğer bireylerin yaşadığı karmaşalarla tezat oluşturur.

Bu dram, bir ailenin maddi çöküşünün yanında, bireylerinin içsel çatışmalarını, aşklarını ve hayallerini keşfederken, aynı zamanda 1990'ların başındaki Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik değişimlerini de arka plana alıyor. Arifoğulları ailesinin geçmiş ve geleceği arasında sıkışıp kalan hayatları, hem trajik hem de duygusal bir hikaye sunuyor.