Metin, İncir Reçeli filmindeki acı kaybından sonra hayata tutunmakta zorlanan, içine kapanmış ve karamsar bir adamdır. Sevdiği kadın Duygu'nun ölümünden sonra uzun süre toparlanamaz, yaşama karşı olan tüm umut ve arzularını kaybetmiştir. Gece hayatının derinliklerinde, barda sahne alarak şarkılarını söyler; ancak bu, sadece acısını bir nebze hafifletmek için yaptığı bir eylem gibi görünmektedir. Her şey sıradan bir şekilde devam ederken, bir gün yolu gizemli ve çekici bir kadınla, Gizem ile kesişir.

Gizem, barda barmen olarak işe başlamış, Metin’in sahne aldığı her gece onu izleyen, sessiz ve derin bakışlarıyla dikkat çeken biridir. Metin, ona mesafeli yaklaşsa da, Gizem’in sakin varlığı ve sıcak yaklaşımı zamanla Metin’in inşa ettiği duvarları aşmaya başlar. Ancak Gizem de kendi içinde derin yaralar taşımaktadır. Geçmişindeki travmalar ve kayıplar, Metin’le arasında ortak bir bağ oluşturur. Her ikisi de hayatta benzer acıları yaşamış bu iki kırılgan ruh, birbirlerine karşı hissettikleri çekimle yeni bir hikayenin mümkün olup olmadığını sorgulamaya başlarlar.

Metin'in yaşadığı duygusal çöküntüden çıkıp çıkamayacağı, Gizem’in ona ne kadar yaklaşabileceği ile doğru orantılıdır. Geçmişte kaybettikleri, bugün kurmaya çalıştıkları bağın önünde birer engel mi olacaktır, yoksa bu iki yaralı ruh, birbirlerinin yaralarını sararak yeniden sevgiye tutunabilecek midir? Film, iki insanın hayata yeniden umutla sarılabilme ihtimalini, geçmiş acılarla yüzleşme ve iyileşme süreci üzerinden anlatır.