Nihal, Dürdane, Gülay ve Bilge, yıllardır birbirine bağlı olan dört yakın arkadaştır. Hayatın getirdiği zorluklar karşısında hep birbirlerine destek olan bu kadınlar, bu sefer de Gülay için bir araya gelirler. Gülay, hayatının en zor dönemlerinden birini yaşamaktadır: Kocası onu terk etmiş, iki buçuk yaşındaki oğluyla annesinin evine dönmek zorunda kalmıştır. Üstelik iş hayatında da büyük bir çöküş yaşamaktadır. Küçük tekstil atölyesine el konulmuş, sağlık sorunları ve ödeyemediği kredi borçları yüzünden çaresiz bir halde kalmıştır.

Bir akşam arkadaşlarıyla buluştuklarında, Gülay yaşadığı bu çıkmazdan bir espriyle bahseder: "Ancak bir banka soyarsam kurtulurum." Başta herkes bu durumu sadece bir şaka olarak görse de, konu uzadıkça bir soygun planı yapma fikri ciddi bir hal alır. Kadınlar, hayatlarının bu noktasında kaybedecek çok şeyleri olmadığını düşünerek, Gülay’ın tüm sorunlarını çözmek adına gerçekten bir banka soymayı planlamaya başlarlar.

Planları uygulamaya koyarken, hiçbirinin hayatında daha önce böyle bir macera yaşamamış olmaları, komik ve bir o kadar da absürt anlara yol açar. Banka soygunu fikri başta sadece bir çıkış yolu gibi görünse de, süreç onları daha önce hiç yaşamadıkları durumlarla yüzleştirir. Hem kendi hayatlarıyla ilgili beklenmedik gerçeklerle karşılaşırlar hem de dostluklarının sınandığı anlar yaşarlar.

Bu eğlenceli ve sürprizlerle dolu macera, dostluklarının derinliğini, hayatın zorluklarına karşı nasıl direndiklerini ve birbirlerine olan güvenlerini bir kez daha gözler önüne serer. Soygun planı giderek daha karmaşık bir hal alsa da, bu dört kadının dayanışması ve mizah dolu yaklaşımları, en zor anlarda bile onları ayakta tutacaktır.