Yüksek güvenlikli bir hapishanede, art arda yaşanan şüpheli ölümler tüm sistemi alarma geçirir. 10 mahkûm, kısa bir süre içerisinde ve görünürde hiçbir dış müdahale olmadan hayatını kaybeder. Her birinin ölüm raporunda aynı sonuç yer almaktadır: kalp krizi. Ancak dosya Erol ve Selin’in eline geçtiğinde, işin görünen kısmının çok ötesinde bir karanlık yattığı ortaya çıkar.

Erol, deneyimli ama kuralları esnetmekten çekinmeyen bir dedektiftir. Selin ise analitik zekâsı ve detaylara olan dikkatiyle tanınan genç bir kriminal uzmandır. İkili, yüzeyde sıradan gibi görünen bu ölümlerin arkasında yatan gerçeği araştırmaya başladıklarında, hapishanenin duvarlarının sadece suçluları değil, derinlemesine gömülmüş karanlık sırları da içinde tuttuğunu fark eder.

Otopsi raporlarındaki küçük tutarsızlıklar, güvenlik kameralarındaki boşluklar ve gardiyanların ortak suskunluğu, bu ölümlerin tesadüf olmadığını göstermeye başlar. Mahkûmların hepsi farklı koğuşlardadır, ama bir noktada yolları kesişmiştir: hepsi belli bir doktordan ya da bir mahkûmdan psikolojik destek almıştır.

Soruşturma derinleştikçe Erol ve Selin, bu "kalp krizlerinin" aslında yeni bir tür sessiz suikast yöntemi olabileceğini keşfeder. Yüksek teknolojili bir cihaz mı kullanılmaktadır? Yoksa mahkûmlar zihinleriyle oynanan bir deneyin parçası mı olmuştur?

Gerçek açığa çıktığında, sadece ölümlerin değil, hapishanenin işleyiş sisteminin de baştan sona sorgulanması gerekecektir. Ve Erol ile Selin, bu karanlık sır perdesini aralarken, kimin dost kimin düşman olduğunu ayırt edebilmenin sanılandan çok daha zor olduğunu görecektir.