Bu hikaye, 1930'ların İspanya'sında geçen, gerçek bir trajediye dayanan etkileyici bir dramdır. Hildegart Rodríguez, annesi tarafından toplumsal normlara karşı bir devrimci olarak yetiştirilmiştir. Annesi, onun sadece kadın cinselliği konusunda derin bilgiye sahip olmasını değil, aynı zamanda modern İspanya'da ideal bir kadın imajını oluşturmasını amaçlar. Hildegart, küçük yaşlardan itibaren yoğun bir eğitim sürecine tabi tutulmuş, kadın hakları, cinsellik ve toplumsal cinsiyet üzerine ileri düzeyde bir bilgiye sahip olmuştur.

Annesi, Hildegart’ı topluma faydalı bir birey haline getirmek için hayatını şekillendirmiştir. Kızının bu bilgelik ve farkındalıkla gelecekte toplumda önemli bir yer edineceğine inanarak, onu eğitmek için çabalarını esirgememiştir. Ancak Hildegart, bir zaman sonra annesinin dayattığı bu sıkı kısıtlamalardan sıkılmaya ve kendi kimliğini aramaya başlar. Genç kız, kendi isteklerini ve arzularını keşfetmek için dış dünyayı deneyimlemek ister, ancak annesinin baskıları onun bu arzusunu kabul etmez.

Hildegart, bir yandan kendi özgürlüğünü ve kimliğini bulmaya çalışırken, annesi tarafından sıkı bir şekilde denetlenir. Ancak zamanla, Hildegart’ın bağımsızlık arayışı annesiyle aralarındaki ilişkilerde gerilime yol açar. Anne, kızının bu isyanına engel olabilmek için her şeyi yapmaya hazırdır. Sonunda, bu gerginlik ve duygusal çatışma, trajik bir şekilde sonuçlanacaktır.

Hildegart'ın hayatı, bir yandan annesinin baskıcı sevgisi ve geleceğe dair büyük beklentilerle şekillenirken, diğer yandan genç kızın kendi kimliğini ve özgürlüğünü arayışı arasında sıkışıp kalır. Bu hikaye, anne-kız arasındaki güçlü bağın, bireysel özgürlüğün ve toplumsal baskıların çatışmasında insanın içsel mücadelelerini gözler önüne serer.