Johanna, çocukluğundan beri araba yarışçısı olan babası tarafından erkek gibi yetiştirilmiş, hızlı arabalarla büyümüş ve hep mücadeleci bir ruhla donatılmıştır. Babası, ona sadece araba sürmeyi değil, aynı zamanda sert ve dayanıklı olmayı da öğretmiştir. Ancak, lise hayatına adım atan Johanna, kendisini farklı bir dünyanın içinde bulur: popülerlik, isyan ve yaramazlıklarla dolu bir okul ortamı.

Okuldaki en popüler çete Johanna'nın dikkatini çeker. Bu grup, okulun kurallarını hiçe sayan, asi ve kural tanımaz bir topluluktur. Johanna, hayatının bu döneminde kendini bulmaya çalışırken, hem babasının yarış dünyasındaki sert disiplinine hem de okulda popülerliğin cazibesine kapılır. Bu asi çeteye katılmak, onun için yeni bir özgürlük kapısı açar. Yaptığı yaramazlıklar ve kurallara karşı gelişi, okulda hızla tanınmasına neden olur ve kısa süre içinde çetenin bir parçası olur.

Johanna, çeteyle birlikte okulun altını üstüne getirir. Duvarlara grafitiler yapar, gece geç saatlere kadar partilere katılır ve sık sık okul kurallarını çiğner. O, herkesin dikkatini çeken, korkusuz ve meydan okuyan bir figür haline gelir. Ancak bu yeni hayat tarzı, onu hem okul yönetimiyle hem de kendi içsel çatışmalarıyla karşı karşıya getirir.

Bir yandan babasının beklentileri, diğer yandan çetenin baskıları arasında sıkışan Johanna, gerçek kimliğini bulmaya çalışır. Hızlı arabalarla büyümüş, rekabetçi bir ruhla yetişmiş olsa da, bu asi ve tehlikeli dünyanın ona gerçekten uygun olup olmadığını sorgulamaya başlar. Yaramazlıklar ve isyan, ona kısa vadeli bir heyecan sunsa da, hayatında daha derin bir anlam arayışına girer.

Johanna’nın çeteyle olan maceraları, hem özgürlük arayışı hem de sınırların ötesine geçmenin tehlikelerini keşfetme hikayesi haline gelir. Aynı zamanda, babasının ona verdiği değerler ve kendi özgün kişiliği arasında bir denge kurmak zorundadır. Johanna, bu çılgın serüvende hem kendini bulacak hem de büyümenin ne anlama geldiğini keşfedecektir.