Mia, yıllardır uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele eden genç bir kadındır. Bu kez kararlıdır; temiz bir sayfa açmak, eski alışkanlıklarını geride bırakmak ve kendini yeniden bulmak istemektedir. Bu zorlu süreçte yanında, uzun süredir görmediği abisi David, onun sevgilisi Natalie ve çocukluk arkadaşları Olivia ile Eric vardır. Beşi birlikte, Mia’nın detoks sürecini doğadan uzak, sakin bir ortamda geçirmesi için Tennessee ormanlarının derinliklerindeki aile yadigârı ahşap bir kulübeye giderler.

Mia oraya gelir gelmez, son uyuşturucu zulasını yok ederek bu sürece ciddi bir şekilde başladığını gösterir. Ancak grup daha ilk geceden itibaren kulübenin sadece onlara ait olmadığını fark eder. Yerde kurban edilmiş hayvan kalıntıları, tavan arasında kötü bir koku, bodrumda ise baştan aşağı doldurulmuş hayvanlarla dolu bir kiler... ve bir masa üzerinde, dikenli tellere sarılı, gizemli bir kitap: Ölümün Kitabı.

Eric, akademik merakı nedeniyle bu kitabı inceler ve içinde yazılı lanetli sözlerden bazılarını yüksek sesle okur. Bu basit görünen eylem, kulübenin çevresindeki doğada hapsolmuş antik bir kötülüğü serbest bırakır. Önce Mia'da baş gösteren tuhaf davranışlar, zamanla doğaüstü bir hal alır. Genç kadın, artık yalnızca bağımlılığıyla değil, bedenine musallat olan karanlık bir varlıkla da savaşmaktadır.

Korku, dostluk bağlarını sınamaya başlar. Mia’nın sözleri ve davranışları giderek daha da şiddetli hale gelirken, arkadaşları onun gerçeklikle olan bağını kaybettiğini düşünür. Ancak kısa sürede fark ederler ki, Mia artık yalnız değildir… ve onu geri almak neredeyse imkânsızdır.

Ormanda izole bir kulübe. Beş genç. Lanetli bir kitap. Ve antik bir kötülük...
Temizlenmek için gittikleri yerde, hayatlarının en karanlık sınavıyla yüzleşmek zorunda kalacaklardır.
Bazı kitaplar hiç okunmamalıdır.