Kıyamet sonrası bir dünyada geçen hikâye, kanunun neredeyse tamamen çöktüğü, vahşi motor çetelerinin yolları ele geçirdiği distopik bir gelecekte başlar. Toplum düzeninin çöküşe sürüklendiği bu kaotik ortamda, Max Rockatansky adında bir polis memuru, adaleti sağlamaya çalışan son adamlardan biridir. Ancak Max’in içindeki huzursuzluk giderek artmakta, gördüğü vahşet karşısında kanuna olan inancı sarsılmaktadır.

Max ve meslektaşları, otoyollarda terör estiren bir motor çetesiyle mücadele ederken, çetenin lideri Toecutter ve onun sadist adamları korku salmaya devam eder. Polis teşkilatı zayıflamış, kanun uygulayıcıları bile bu suçlular karşısında çaresiz kalmıştır. Ancak işler, Max’in meslektaşlarından birinin vahşice öldürülmesiyle daha da kişisel bir hal alır. Öldürülen polis, Max’in yakın dostlarından biridir ve onun ölümü Max’in zihninde intikam duygusunu körükler.

Çete, Max’in peşini bırakmaya niyetli değildir. Ailesini alıp kaçmaya çalışan Max, çok geçmeden onların da hedef haline geldiğini fark eder. Karısı ve çocuğuyla birlikte kırsala sığınan Max, huzur içinde yaşamayı umut ederken, Toecutter ve adamları onları bulur. Çete, Max’in ailesine korkunç bir şekilde saldırarak onun hayatını sonsuza dek değiştirir. Yaşanan trajedi, Max’i adalet yerine intikam peşinde koşan bir adam haline getirir. Artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan Max, kanunun ötesine geçerek çeteyi tek tek avlamaya başlar.

Şiddet dolu bir kovalamacaya dönüşen bu intikam yolculuğunda, Max hem hayatta kalmak hem de kendisine yapılanları ödetmek için acımasız bir savaş başlatır. Motorlar, yanan lastikler ve patlayan arabalar arasında, kıyamet öncesi dünyanın son polislerinden biri, hem çılgınlığın eşiğinde hem de adaletin en sert yüzü olarak yeni bir kimliğe bürünür.

Sert atmosferi, çarpıcı aksiyon sahneleri ve Mel Gibson’un unutulmaz performansıyla sinema tarihine damga vuran bu film, kıyamet sonrası aksiyon türünün temel taşlarından biri haline gelmiştir.