İki genç kızın kaybolmasının ardından, fevri ve idealist bir polis adayı olan Paul Chartier, "Maldoror" adlı gizli bir birime atanır. Bu özel birim, yüksek riskli bir cinsel suçluyu gizlice takip etmekle görevlidir. Ancak operasyon beklenildiği gibi gitmez, büyük bir hata yapılır ve olay medyanın ve kamuoyunun dikkatini çeker.

Yasal sınırların etkisizliğinden ve adaletin yerini bulmadığını düşünmekten bıkan Chartier, sistemi bir kenara bırakmaya karar verir. Kendi başına, izinsiz ve yasadışı bir soruşturmaya girişir. Yasa dışı deliller toplar, karanlık geçmişleri deşifre eder ve adaletin ulaşamadığı kişilere ulaşmak için kendi yöntemlerini kullanır.

Zamanla Chartier’in takıntısı artar; yalnızlığı derinleşir ve doğrulukla saplantı arasındaki çizgi bulanıklaşır. Onun için artık önemli olan adalet değil, cezalandırmadır. Bu yalnız av, Paul’u hem suçlularla hem de kendi vicdanıyla yüzleşmek zorunda bırakacaktır.

Bu karanlık ve psikolojik gerilim, bir adamın adalet arayışında sınırları ne kadar zorlayabileceğini sorgularken, sistemin kör noktalarında kaybolan hayatların da izini sürüyor.