Blanche, Grégoire ile tanıştığında hayatının aşkını bulduğunu düşünür. Grégoire'un karizması ve ilgisiyle büyülenir, birlikte geçirdikleri zaman onun için hayatın zirvesidir. Tutkulu bir ilişki yaşarlar ve kısa sürede birlikte yaşamaya başlarlar. Blanche, ailesinden uzaklaşıp yeni bir hayata adım attıklarında, mutlu bir geleceğe doğru ilerlediklerini düşünmektedir.

Ancak zamanla, Grégoire'un karanlık yanlarını keşfetmeye başlar. Başlangıçta görünüşte sakin ve kontrollü olan Grégoire, aslında derin bir ruhsal bozukluk ve kontrol saplantısıyla mücadele eden biri olarak ortaya çıkar. Blanche, Grégoire'un kendisini sürekli olarak izlediğini, her hareketini kontrol ettiğini hisseder. Onunla birlikte olmanın artık güvenli olmadığını fark eder.

Grégoire'un sahiplenici tutumu zamanla Blanche'i hapseden bir hal alır. Onun hayatında varlığı, özgürlüğünü ve bağımsızlığını tehdit etmeye başlar. Blanche, bir yandan sevgi dolu anıları hatırlarken diğer yandan Grégoire'un değişen ve giderek daha da tehlikeli hâline karşı mücadele eder. İçinde bulunduğu durumun farkında olan Blanche, sevgi ile korku arasında sıkışıp kalır, ne yapacağını bilemez hâle gelir.

Bu hikâye, bir ilişkideki görünüşte ideal durumun zamanla nasıl bir kabus hâline dönüşebileceğini ve insanın kendisini koruma içgüdüsü ile duygusal bağlar arasında yaşadığı zorlu dengeyi anlatır.