Hızla modernleşen ve gökdelenlerle dolup taşan Şangay’ın kalbinde, Huangpu Nehri’nde binlerce ölü domuzun suya kapılıp sürüklendiği tuhaf bir olay, kentin yüzeyinin altındaki çatışmaları gün yüzüne çıkarır. Bu gizemli felaket, birbirinden tamamen farklı hayatlar süren dört karakterin yollarını beklenmedik şekilde kesiştirir.

Şehir hayatına alışamayan, geçmişin nostaljisine sıkı sıkıya tutunan depresif ve zengin bir kadın, ailesinin mirasını korumaya çalışırken kendisini büyük bir krizin içinde bulur. Kırsalda borç batağına saplanmış, çaresiz bir domuz yetiştiricisi, kaybettiklerini geri kazanmak için her yolu dener. Bir otelde çalışan genç bir komi, körkütük aşık olduğu kadının dikkatini çekmek için umutsuzca çabalarken, Çin’de yeni bir hayat ve kariyer kurmaya çalışan bir Amerikalı, hızla değişen bu toplumda kendine bir yer bulmaya çalışır.

Şangay’ın parlak yüzeyi, yüksek gökdelenleri ve lüks yaşantıları altında, bu karakterlerin hikâyeleri şehrin dönüşen kimliğini ve modernleşmenin getirdiği sert gerçekleri gözler önüne serer. Giderek karmaşıklaşan olaylar, sistemin açmazlarını, bireylerin mücadelelerini ve görünüşte rastlantısal gibi görünen bağlantıların nasıl büyük bir resmin parçası olduğunu ortaya koyar.

Film, sosyal sınıf farklarını, ekonomik değişimin insan hayatları üzerindeki etkisini ve bireylerin, geçmiş ve gelecek arasındaki sıkışmışlığını incelikli bir anlatımla işlerken, görsel ve anlatısal anlamda büyüleyici bir sinema deneyimi sunuyor.