İki kız kardeş, aralarındaki bağı güçlendirmek ve doğayla baş başa kalmak için medeniyetten uzak, büyüleyici bir kıyı kasabasına dalış tatiline çıkar. Sakin ve berrak suların altında keşfe çıkan ikili, başlangıçta bu yolculuğun sıradan bir su altı gezisi olacağını düşünür. Ancak derinlikler her zaman göründüğü kadar masum değildir.

Dalış sırasında, aniden çöken bir kaya parçası, kız kardeşlerden birinin üzerine düşerek onu 28 metre derinlikte sıkışmış hâlde bırakır. Panik ve çaresizlik içinde kalan diğer kız kardeş, yüzeye dönüp yardım istemekle, orada kalıp kardeşinin yaşam savaşına destek olmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalır. Zaman ise acımasızca ilerlemektedir.

Derinlikte mahsur kalan genç kadın, düşen kayanın altında sıkışmış bacağıyla hareket edemez hâlde, tehlikeli derecede azalan oksijen seviyesi ve hızla düşen su sıcaklığıyla mücadele eder. Soğuk, zihnini yavaş yavaş uyuşturmaya başlarken, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide kalır. Yüzeydeki dünya uzak bir anı gibidir artık.

Kurtarmaya çalışan kız kardeşi içinse her saniye bir ömre bedeldir. Kısıtlı dalış eğitimi, sınırlı oksijen tüpleri ve bozuk iletişim cihazları, bu çaresizliği daha da büyütür. Ancak kardeşine olan sevgisi, onun bu zorlu mücadeledeki tek dayanağı olur. Su altının sessizliği, iki kardeşin arasında söylenmeyen sözlerle, geçmişte kalan anılarla ve şimdi kurulan hayatta kalma planlarıyla yankılanır.

Bu film, kardeşliğin gücünü, insanın hayatta kalma içgüdüsünü ve doğanın güzelliği içinde barındırdığı tehditleri çarpıcı bir şekilde işliyor. Su altı çekimlerinin klostrofobik etkisiyle izleyici, zamanla yarışan bu mücadeleye yakından tanık oluyor. Her nefesin bir mücadele, her kararın bir bedel olduğu bu hikâye, izleyenleri hem duygusal hem fiziksel anlamda nefes kesen bir gerilimin içine çekiyor.