Bir grup arkadaş, eski bir malikanede geçirdikleri hafta sonu tatili sırasında gizemli, antika bir aynaya rastlar. İlk başta sadece garip yansımalar gösteren bu ayna, kısa sürede olağan dışı bir özelliğini ortaya çıkarır: ayna, paralel evrenlere açılan bir kapıdır. Bu “çoklu evrenler”in her birinde, kendilerinin farklı versiyonları daha zengin, daha başarılı, daha mutlu hayatlar sürmektedir.

Merakla bu dünyalarla etkileşime geçen arkadaşlar, alternatif benliklerinin sahip olduğu bilgi, teknoloji ve fikirleri kendi evrenlerine aktarmaya başlar. Bir müzisyen arkadaş hit olacak bir şarkıyı çalar, bir diğeri yatırım tüyolarıyla zenginleşir, başka biri ise bilimsel bir keşfi kopyalar. Başta her şey büyülü bir şekilde yolunda gider. Hayatları daha iyi hâle gelir, hayalleri gerçekleşir.

Ancak çok geçmeden her şey karanlık bir yöne evrilir. Bilgiyle birlikte gelen “şeyler” de vardır. Başka evrenlerde bastırılmış duygular, tehlikeli düşmanlar ve varoluşsal çelişkiler, gerçekliklerinin içine sızmaya başlar. Arkadaşlar birbirine şüpheyle bakar, çünkü her biri artık “gerçek” olanı sorgulamaktadır. Aynadan gelen bilgi bedava değildir; çoklu evren, denge ister ve bu denge bozulduğunda, evrenler çarpışmaya başlar.

Aynadan gelen çağrılar gittikçe artar, bazı karakterler kendi versiyonlarıyla yüzleşmek zorunda kalırken, bazıları yer değiştirmeye başlar. Gerilim ve paranoya büyürken, arkadaş grubu bir seçimle karşı karşıya kalır: her şeyi eski hâline döndürmek uğruna fedakârlık mı yapacaklar, yoksa bilgi ve güç uğruna her şeyi feda mı edecekler?

Bu film, “keşke”lerle örülü alternatif hayatlarımızın cazibesini anlatırken, kimliğin, etik sınırların ve evrenler arası dengenin ürkütücü sonuçlarını gözler önüne seriyor.