Genç bir çift, Kalahari Çölü'ndeki Hristiyan misyonerlik istasyonlarından ayrılmaya zorlanır; zira aşırı uç bir militan çete tarafından ölümle tehdit edilmişlerdir. Zorlu bir yolculuğa çıkan çift, kaçış planlarını hızlandırarak küçük bir uçakla tehlikeli bir seyahate girişir. Ancak yolculukları, uçaklarının çölün derinliklerinde düşmesiyle beklenmedik bir kâbusa dönüşür.

Uçağın düşmesiyle çift, insanın ve doğanın en acımasız yüzleriyle karşı karşıya kalır. Bir yandan onları takip eden ve intikam peşinde olan militan çete ile baş etmeye çalışırken, diğer yandan Kalahari’nin sert koşullarıyla mücadele etmek zorunda kalırlar. Açlık, susuzluk ve dayanıklılık sınırlarını zorlayan doğa şartları, genç çiftin hayatta kalma şansını giderek azaltır. Çölün yırtıcı hayvanlarıyla karşı karşıya kaldıklarında, yalnızca birbirlerine duydukları sevgi ve inançla ayakta kalmaya çalışırlar.

Bu ölüm kalım mücadelesi sırasında çift, hem kendi güçlerini hem de birbirlerine olan bağlılıklarını keşfeder. Hayatta kalma içgüdüsüyle dolu bu hikâye, insanın doğaya ve insanlığa karşı direnişinin en saf halini gözler önüne serer. Çölün yakıcı güneşi altında, sevgi ve inançlarının onları kurtarmaya yetip yetmeyeceği sorusu bir an bile akıllarından çıkmaz.