Bir gece, telefondan yükselen titrek bir ses sessizliği yırtar. Yardım isteyen bir kadın… Şiddetin ve korkunun pençesinde kalan bu isimsiz kadın, son çare olarak polisi arar. Telefona cevap veren kişi, genç bir çağrı merkezi görevlisi olan Anna’dır. Deneyimli değildir ama içgüdüleri kuvvetlidir. Bu telefon görüşmesi, Anna’nın hayatını sonsuza dek değiştirecektir.

Aramanın ardından polis hızla harekete geçer ve olay yerinden bir adam, Aly'nin eşi, tutuklanır. Aly, ilk başta şok içindedir; yaşadığı olayın ardından duygularıyla yüzleşmeye çalışırken, etrafındaki herkesin — özellikle Anna'nın ve davayı üstlenen savcı Dary’nin — hayatı da bu şiddet gecesinin yankılarıyla sarsılır.

Haftalar geçer. Mahkemeler kanıt arar. Hukuk, olayın yüzeyindeki gerçeklerle sınırlıyken, üç kadın iç dünyalarında daha derin, daha karmaşık bir gerçekle mücadele etmeye başlar. Anna, yaptığı ihbarla hayat kurtardığını düşünse de, kararının sonuçlarından kaçamaz. Aly, hayatta kalmıştır ama kimliğini, gücünü ve geçmişini yeniden inşa etmek zorundadır. Dary ise adaletle empati arasında sıkışıp kalırken, görevine olan inancını sorgulamaya başlar.

Sessizliğin Yankısı, bir gece yaşanan bir olayın yalnızca bir başlangıç olduğunu, ve travmanın, adaletin, dayanışmanın ne kadar karmaşık duygularla örülü olduğunu anlatan çarpıcı bir psikolojik dramdır. Üç farklı kadının gözünden anlatılan bu hikâye, görünmeyen yaraları, sistemin sessizliğini ve bireysel iyileşmenin bedelini cesurca ortaya koyar.