Küresel bir felakete dönüşen ölümcül bir orman yangını, yeryüzünü yutmuş ve atmosferi yoğun toksik gazlarla doldurmuştur. Bu olay, insanlığı tarihindeki en büyük çevresel ve toplumsal krize sürükler. Hava solunamaz hale gelmiş, su kaynakları kirlenmiş ve insanlar, ölümcül bir salgınla baş başa kalmıştır. Hastalık hızla yayılarak nüfusun büyük bir kısmını etkiler ve toplumsal düzeni tamamen çökertecek kaotik bir ortam yaratır.

Bu kıyamet ortamında, hayatta kalanların kulaktan kulağa duyduğu bir efsane yeniden gündeme gelir: Slyth. Bu sürüngenimsi varlıkların, insan kılığında aramızda dolaşabildiği ve kanlarının her türlü hastalığı iyileştirebildiği rivayet edilir. Efsane, onlara sahip olan kişinin dünya üzerindeki tüm hastalıklara karşı bir çare yaratabileceğini söyler. Ancak, Slyth’lerin varlığına dair kanıtlar hep bir sır olarak kalmıştır. Kimileri bunun sadece bir masal olduğunu savunsa da, umudunu kaybeden insanlık onları bulmak için harekete geçer.

Bu arayış, bir avcı ile bir Slyth’in yollarını kesiştirir. Avcı, ailesini yangın ve hastalık yüzünden kaybetmiş, hayatta kalmak için ahlaki sınırlarını zorlamış sert bir insandır. Onun için Slyth’leri yakalamak, sadece insanlığı değil, kendi vicdanını da kurtarma çabasıdır. Ancak, karşısına çıkan Slyth, onun bildiği efsanelerden çok farklıdır. İnsan kılığındaki bu yaratık, duyguları, zekâsı ve kendi türüne dair derin bir acıyla hareket eden karmaşık bir varlıktır.

Slyth, kendilerinin bir çare olmadığını, aksine insanlar tarafından yok edilmekten kaçmaya çalıştıklarını anlatır. İnsanların onları sadece bir kaynak olarak görüp, bu av sırasında doğayı daha da tahrip ettiğini ifade eder. Ancak avcı, Slyth’in kanıyla kızının hayatını kurtarabileceği inancıyla karar vermekte zorlanır. İkili, birbirlerinin bakış açılarını anlamaya çalışırken, hem insanlık hem de Slyth ırkı için geleceği belirleyecek bir yüzleşme yaşanır.

Bu süreçte, Slyth’in kanını elde etmek isteyen karanlık gruplar ve onları korumaya çalışan yer altı toplulukları arasında büyük bir çatışma başlar. İnsanlığın yok oluşu ile doğanın ve etik değerlerin korunması arasında sıkışıp kalan avcı, nihayetinde kişisel çıkarları ile tüm insanlık için doğru olan arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.

Hikâye, insan doğasının açgözlülüğünü, umudun ve kurtuluşun bedelini sorgulayan bir kıyamet sonrası anlatı sunar. Slyth efsanesi, insanlığın yalnızca kurtarıcıyı değil, kendini anlaması gerektiğini vurgulayan bir metafor haline gelir.