Yaralı bir Amerikan askeri olan Miles Willis, bir gün kendini gizemli bir küpün içinde sıkışmış halde bulur. Elinde yalnızca savaş ekipmanları bulunan Miles, neyin gerçek neyin hayal olduğunu sorgulamaya başlar. Ancak, umutsuzca içinde sıkışıp kaldığı bu esaretin içinde bir umut ışığı bulur: Uydu telefonunun diğer ucundaki bir ses, tıpkı onun gibi bir hapishanede mahsur kalan başka bir mahkum olduğunu söyler.

Zaman geçtikçe, küpün duvarları iyice daralmaya başlar ve Miles, kendi hayatta kalma mücadelesinin yanı sıra, diğer mahkumla iletişim kurarak bu esaretin tuhaf bilmecesini çözmek zorunda kalır. İki yabancı, her biri kendi özgürlüğü için savaşırken, birbirlerine güvenmek ve zekalarını birleştirerek onları bu ölümcül oyundan kurtaracak yolu bulmak zorundadır.

Ancak bu tuhaf küpün, sadece fiziksel bir tuzak olmanın ötesinde daha derin, psikolojik bir çözüm gerektiren bir sır taşıdığı anlaşılacaktır. Her geçen dakika, hayatta kalmak için verilen bu amansız mücadele, sınırlarını zorlayan ikiliyi daha da karmaşık ve ölümcül bir zihinsel savaşa sürükler. Fakat, her an her şeyin sona ermesi riskiyle, ikisi de hayatta kalma içgüdüsüyle küpün ardındaki gizemi çözmek için savaşacaklardır.