Bu hikaye, bir çiftin evliliklerinin son dönemlerinde karşılaştıkları olağanüstü bir durum etrafında şekillenir. Koca, evliliklerinin dağılma noktasına geldiği bir dönemde, fiziksel olarak yavaş yavaş kaybolmaya başlar. İlk başta fark edilmeyen bu garip olay, zamanla eşinin ve çevresindekilerin dikkatini çeker. Adam sadece fiziksel olarak değil, adeta varlığından da silinmektedir; arkadaşlarının ve ailesinin hafızalarından bile yok olmaya başlamıştır.

Ancak kaybolma sürecinde koca, tıpkı onun gibi bu dünyadan silinmiş insanlarla dolu gizemli bir dünyaya adım atar. Bu paralel boyut, kaybolmuş bireylerin toplandığı, onların neden varlıklarının bu dünyadan silindiğiyle ilgili sırları barındıran bir yerdir. Burada koca, zamanla bu fenomenin nedenlerini anlamaya çalışır ve kendisini, evliliğini ve varoluşunu sorgulamaya başlar.

Bu dünyada keşfettiği sırlar, ona evliliğinin neden bu noktaya geldiğini de göstermeye başlar. Eski anılar, ihmal edilmiş duygular ve bastırılmış pişmanlıklarla yüzleşir. Ancak burada sıkışıp kalma tehlikesi de vardır; geriye dönüp evliliğini kurtarma şansı belirsizdir.

Koca, bu yeni boyutta geçirdiği zaman boyunca, evliliğinin anlamını ve karısına olan gerçek hislerini yeniden keşfetmeye çalışır. Geri dönmek ve her şeyi düzeltmek için bir yol bulup bulamayacağı, aynı zamanda kendi varoluşunun temellerini de sorgulatan derin bir yolculuk haline gelir. Bu hikaye, hem kişisel kayboluş hem de bir ilişkide yitip gitme kavramlarını iç içe geçirerek, evliliğin kırılganlığı ve bireylerin zamanla nasıl kaybolabileceği üzerine düşündürücü sorular ortaya çıkarır.