1990'lı yıllarda, birçok kadına tecavüz edip öldüren kötü şöhretli bir seri katil, medyada geniş yankı uyandıran bir figür haline gelir. Bu dehşet verici olaylar, toplumda korku ve panik yaratırken, aynı zamanda gazetecilik dünyasında da büyük bir rekabet doğurur. Genç bir gazeteci, kariyerini değiştirecek ve gerçekleri ortaya çıkaracak bir makale yazma arzusuyla yanıp tutuşmaktadır.

İçindeki tutku ve adalet arayışıyla dolu olan bu gazeteci, katilin karanlık dünyasına girmek ve onun hikayesini anlatmak için her türlü riski göze alır. Ancak, bu süreçte katilin kendisiyle yüzleşmek zorunda kalır. Seri katil, geçmişteki eylemlerinin bedelini ödemekten kaçarken, gazetecinin ısrarcı sorgulamaları ve cesur yaklaşımı, ikisi arasında tehlikeli bir kedi-fare oyununa dönüşür.

Gazeteci, katilin akıl oyunlarına karşı koymaya çalışırken, aynı zamanda kendi içsel korkuları ve etik ikilemleriyle de yüzleşmek zorunda kalır. Bu zorlu mücadele, onun yalnızca bir makale yazma çabasını değil, aynı zamanda insan doğasının karanlık yüzleriyle hesaplaşmasını da simgeler. Gerçeklerin ortaya çıkması, hem gazetecinin kariyeri hem de katilin karanlık geçmişi için belirleyici olacaktır. Sonuçta, bu çatışma, her iki taraf için de dönüm noktası haline gelir; birinin geçmişiyle, diğerinin geleceğiyle yüzleşmesini sağlar.