İdam cezasına çarptırılmış olan Puppetman, yargılanırken mahkeme salonunu hayrete düşüren bir savunma yapar: Kurbanlarını öldürenin kendisi değil, vücudunu kontrol eden karanlık bir güçtür. Bu iddia, onun zalimce işlediği cinayetlerin arkasında olası bir doğaüstü etken olduğu fikrini ortaya atar. Ancak mahkeme, Puppetman’in bu iddiasını delilsizlik nedeniyle reddeder ve onu suçlu ilan eder. Herkes, onun sadece bir psikopat olduğunu düşünür.

Puppetman’in kızı Michal ise, bu karanlık mirastan kaçarak hayatını yeniden kurmaya çalışır. Babasının geçmişini arkasında bırakmak için büyük çaba gösterir. Ancak, çevresindeki insanlar esrarengiz ve vahşi şekillerde ölmeye başlayınca, Puppetman’in iddialarının görmezden gelinemeyecek kadar gerçek olabileceğini fark eder. Cinayetler, babasının geçmişteki işlediği suçların bir yansıması gibi görünse de, Michal bu olayların tesadüften öte olduğunu hisseder.

Michal, bir yandan gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken bir yandan da kendi akıl sağlığını koruma mücadelesi verir. Babasıyla görüşmeye ve idam cezası gerçekleşmeden önce ondan daha fazla bilgi almaya karar verir. Puppetman’in tüyler ürpertici açıklamaları, karanlık bir varlığın sadece onu değil, şimdi Michal’ı da hedef aldığına işaret eder. Michal, bu lanetin sadece Puppetman ile sınırlı kalmadığını ve babasından kendisine miras kalmış olabileceğini düşünmeye başlar.

Zamana karşı yarışan Michal, lanetin kaynağını bulmak ve onu sona erdirmek için tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Bu süreçte, hem doğaüstü hem de insan yapımı karanlıklarla yüzleşmek zorunda kalır. Sevdiği herkesin birer birer tehlikeye girdiği bu kâbus dolu macera, Michal’ı korkunç bir seçimle karşı karşıya bırakır: Laneti tamamen sona erdirmek için kendini feda etmek mi, yoksa kalan sevdiklerini de kaybetmek mi?

Puppetman’in hikayesi, adaletin ve doğaüstü karanlığın sınırlarını sorgulayan, korku ve gerilim dolu bir serüven sunuyor. Michal’ın mücadelesi, insanın hem aile bağları hem de kendi geçmişiyle yüzleşmesinin ürkütücü bir portresini çiziyor.