Nevada'nın sıcak yaz akşamlarında, yirmili yaşlarının ortasında olan bir grup arkadaş, ergenlik ile yetişkinlik arasındaki o belirsiz dönemde sıkışıp kalmıştır. Silver Creek kasabası, bir zamanlar sakin ve sıradan bir yerken, şimdi korku içinde yaşayan bir kasabaya dönüşmüştür. Kasaba halkını tehdit eden bir seri katil, aralarından seçtiği kurbanları öldürmektedir. Bu artan korkuyu kontrol altına almak isteyen yerel yetkililer, geceleri dışarıda olmamayı zorunlu kılan bir sokağa çıkma yasağı getirmiştir.

Ancak bu grup için, sokağa çıkma yasağı sadece isyan duygularını körükler. Katilin korkusunun hayatlarını kontrol etmesine izin vermek yerine, bu gençler, yazlarını birlikte geçirmeye ve cesurca dışarıda olmaya karar verirler. O yazı, adeta bir günlük gibi, gençliklerinin isyanı, korkularına ve özgürlüklerine dair kayda alınan bir dönem olarak kalacaktır.

Her gece, yasak çalarken ve sokaklar boşalıp kasaba karanlıkla sarılırken, grup gizlice evlerinden çıkar, terkedilmiş binalara ve karanlık yollara yelken açar. Aralarındaki ilişkiler, aşk acıları ve hayatta istedikleri yere ulaşamama korkusu, her geçen gün artan gerilimin temelini atmaktadır. Korkularına karşı olan bu direniş, onların sadece dışarı çıkmalarıyla ilgili değildir; aynı zamanda kendi iç dünyalarında çözmedikleri meselelerle de yüzleşmeleri gereken bir zaman dilimidir.

Zaman ilerledikçe, gruptaki her birey bir seçim yapmak zorunda kalır. Aralarındaki eski sırlar gün yüzüne çıkar, arkadaşlıklar zorlanır, ve bir zamanlar basit ve neşeli olan yaz, katilin gölgesinde geçmeye başlar. Geceleri dışarıda, bir yandan özgürlüklerini kutlarken bir yandan da kasabanın içinde, korkunun nasıl şekillendiğini fark ederler. Bu yaz, yalnızca bir isyanın değil, aynı zamanda gençliklerinin son bulduğu, belirsizliklerle dolu bir dönemin de simgesi olur.