Masallar diyarında, güzelliğin yalnızca bir erdem değil, aynı zamanda ölümcül bir rekabet alanı olduğu görkemli ama acımasız bir krallıkta geçiyor hikâye. Bu krallıkta görünüş, insanın kaderini belirler; kimse içsel erdeme değil, yüz hatlarına, ten parlaklığına ve zarafetine bakar. İşte bu dünyada, Elvira adında genç bir kız, dillere destan güzelliğiyle ün salmış üvey kız kardeşiyle aynı çatıyı paylaşmaktadır.

Elvira'nın yüzü sıradan, elleri nasırlı, gülüşü tereddüt doludur. Ama gözlerinde bastırılmış bir ateş vardır. Her gün, saraydan gönderilen haberlerde, Prens’in yakında eş seçeceği duyurulurken, ülkenin en güzel kızları krallığa davet edilmektedir. Elvira, güzelliğin bu kadar kutsandığı bir düzende, görünmez biri olarak yaşamaktan yorulmuştur.

Ancak pes etmeyecektir. Kendince yöntemlerle – bazen büyüye başvurarak, bazen kılık değiştirerek, bazen de başkalarının çirkinliğini açığa çıkararak – üvey kardeşinin önüne geçmeye kararlıdır. Bu süreçte Elvira’nın hırsı, masumiyetinin önüne geçmeye başlar ve güzellik uğruna verdiği savaş, kendi ruhunu paramparça etmeye başlar.

Fakat işler planladığı gibi gitmez. Prens'in aradığı şey, söylendiği gibi sadece dış güzellik değildir. Elvira, ne pahasına olursa olsun görünür olmak isterken, sonunda hem kendi yüzüyle hem de kalbiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Bu karanlık peri masalı, güzelliğin güç olduğu bir dünyada, görünmenin ve sevilmenin bedelini sorgulayan bir öyküye dönüşür. Estetik saplantının ve hırsın, insanı bir canavara çevirebileceğini anlatan, büyülü ama sert bir alegoridir.