Filmde, Tilda Swinton, meraklı ve zeki bir akademisyen olan Alithea karakterini canlandırıyor. Alithea, araştırma yapmak üzere İstanbul’a gelir ve burada antika eşyalar arasında dolaşırken mistik bir kavanoza rastlar. Kavanozun içindeki sır, onun hayatını tamamen değiştirecek türdendir: Binlerce yıldır hapsedilmiş olan bir Cin.

Cin’in Hikayesi ve Anlaşma:
Alithea, kavanozu açtığında karşısında ortaya çıkan Cin, ona özgürlüğüne kavuşmak için üç dilek hakkı sunduğunu söyler. Ancak Alithea, dileklerin tehlikeli sonuçları olabileceğinden korktuğu için teklifi hemen kabul etmez. Cin, onu ikna edebilmek için kendi geçmişini anlatmaya başlar. Yüzyıllar boyunca farklı dönemlerde farklı insanlara hizmet eden Cin’in trajik ve büyüleyici hikayeleri, Alithea’nın ilgisini giderek daha fazla çeker.

Dilekler ve Duygusal Bağ:
Sonunda, Alithea dileklerini yapmayı kabul eder, ancak her dilek onları zaman içinde bambaşka yerlere sürükler. İlk dileği, geçmişte sevdiği birine ulaşmakla ilgilidir. İkinci dileği, hayatını anlamlandırmaya yönelik büyük bir bilgelik arayışı üzerine şekillenir. Üçüncü dilek ise onu beklenmedik bir şekilde kendi duygularıyla yüzleşmeye zorlar.

Bu süreçte, Alithea ve Cin arasında derin bir bağ oluşur. Alithea’nın yalnızlığı, Cin’in hapsedilmişliğiyle birleşir ve ikisi de birbirlerinde kendi kırılmışlıklarının yansımasını bulur.

Sonuç ve Özveri:
Yirmi yıl boyunca süren bu gizemli yolculukta, Alithea ve Cin arasında aşkın ötesinde bir anlayış gelişir. Ancak bu ilişkinin bedeli ağırdır. Cin’in özgürlüğü, Alithea’nın kendi içsel yolculuğuyla doğrudan bağlantılıdır. Sonunda, Alithea’nın son dileği, onu Cin’in özgürlüğünü sağlayacak bir fedakarlık yapmaya zorlar.

Film, insanın arzularının karmaşıklığını, yalnızlık ve özgürlüğün iç içe geçmişliğini etkileyici bir şekilde ortaya koyar.