Yeni bir başlangıç yapmak isteyen aile, banliyöde sakin ve huzurlu görünen bir eve taşınır. Ebeveynler, çocuklarıyla birlikte burayı kendi yuvaları haline getirmek için heyecanlıdır. İlk günlerde her şey sıradan görünse de, zamanla evde açıklanamayan olaylar yaşanmaya başlar.

Eşyalar yer değiştirmekte, gece vakti garip fısıltılar duyulmakta ve evin en küçük çocuğu, ailesinin göremediği biriyle konuşmaktadır. Başta yorgunluk ve taşınma stresine bağladıkları bu olaylar, kısa sürede tüyler ürpertici bir hâl alır. Elektronik cihazlar kendi kendine açılıp kapanır, kapılar durduk yere çarpar ve gölgeler göz ucuyla fark edilir hale gelir.

Anne, evde kendilerini izleyen bir varlık olduğunu hissetmeye başlar. Baba ise her şeyi mantıklı bir açıklamayla çözmeye çalışırken, bir gece bodrumdan gelen yüksek bir gürültü ile uyanır. Aşağı indiğinde, duvarda garip işaretler keşfeder ve bunların eski bir hikâyeye işaret ettiğini öğrenir: Bu ev, yıllar önce kaybolan bir aileye aittir ve onların ruhları hâlâ burada yaşamaktadır.

Aile, evin geçmişiyle ilgili araştırmalar yaptıkça, buraya taşınmalarının tesadüf olmadığını fark eder. Onlar, yıllar önce burada kaybolan aileyle garip bir şekilde bağlantılıdır. Şimdi ise tek bir soru vardır: Bu evden kaçabilecekler mi, yoksa bu lanet onların kaderi mi olacak?