Eva, idealist bir cezaevi memurudur. Mahkumlara insan onuruna yakışır bir yaşam sunma inancıyla, sistemin acımasızlığına karşı yıllardır direnir. Ancak bu prensipli hayatı, gençliğinden gelen gömülü bir sırla sarsılır: Bir gün, geçmişinden tanıdığı genç bir adam, çalıştığı hapishaneye nakledilir.

Kimseye hiçbir şey söylemeden Eva, gizemli bir şekilde bu gencin bulunduğu koğuşa — hapishanenin en tehlikeli ve şiddet dolu bölümüne — tayinini ister. Burada, gardiyanlar korkudan geri çekilirken, Eva yalnızca görevini değil, geçmişini de omuzlarında taşır. Genç adam ise Eva’yı tanımaz gibidir; ama aralarındaki görünmeyen bağ, yavaş yavaş kendini hissettirmeye başlar.

Bu noktadan sonra Eva’nın hayatı, psikolojik bir girdaba dönüşür. Şiddetin, sadakatin ve intikamın iç içe geçtiği bu karanlık yapının içinde, Eva hem mahkumların hem de meslektaşlarının dikkatini çeker. İçindeki adalet duygusu ile geçmişteki hataları telafi etme arzusu arasında sıkışan Eva, sırlarını ne kadar saklayabilir? Ve doğru olanın ne olduğunu kim belirler?

Eva'nın sessizce taşıdığı sır, yalnızca kendi geleceğini değil, cezaevinde dengeleri de tehdit eder hale gelir. Geçmişin gölgesi, duvarların arkasındaki bu kapalı dünyada giderek büyür. Ve sonunda Eva, kendi vicdanı ile sistemin acımasız gerçekliği arasında ölümcül bir karar vermek zorunda kalır.