Remi ve Barnes, lise son sınıflarının kışında tesadüfen karşılaşan, birbirinden tamamen farklı iki gençtir. Remi içe dönük, hayal gücü yüksek ve sanatla iç içe bir hayat sürerken; Barnes daha dışa dönük, sert mizaçlı ve ailesel sorumluluklarla erken büyümek zorunda kalmış biridir. Bu beklenmedik karşılaşma, aralarında güçlü ama kırılgan bir bağın filizlenmesine neden olur.

Bir yıl boyunca yalnızca dört gün geçirirler birlikte — ancak bu dört gün, onları da, hayatlarının yönünü de geri dönülmez biçimde değiştirir. Her buluşma bir dönüm noktası olur: karlar altında paylaşılan bir sır, tren garında vedalarla örülü bir sessizlik, deniz kenarında yarım kalmış bir itiraf ve son olarak beklenmedik bir yüzleşme.

Zamanla, birbirlerinin hayatlarındaki boşlukları doldurmaya başlarlar; ama bu bağ aynı zamanda onları kendi kırılganlıklarıyla da yüzleştirir. Film, gençliğin eşiğindeki bu iki ruhun, hayatın rastlantıları ve seçimleriyle nasıl şekillendiğini şiirsel ve duygusal bir dille anlatır. Sessizliğin, bakışların ve zamanın değer kazandığı bir büyüme hikâyesidir bu.